6000 Yıllık Delilik ve Yeni Bir Başlangıç

Çöküş

Steve Taylor

Çöküş Sözleri ve Alıntıları

Çöküş sözleri ve alıntılarını, Çöküş kitap alıntılarını, Çöküş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
PSİKOLOJİK UYUMSUZLUKLA MÜCADELE etme yöntemlerimizden biri onunla yüzleşmekten kaçınmak oldu. Hayatımızı dolduran ve bizi oyalayan etkinlikler- işimiz, hobilerimiz, sosyalleşme, televizyon seyretme ve diğer eğlenceler gibi- dikkatimizi kendimiz dışına odaklanmamızı ve böylelikle psikolojik uyumsuzluğumuzu görmezden gelmemizi sağlıyor. Dikkatimizin dağıldığı bu anlarda kendimizin dışında çıkıyoruz. Yaptığımız iş ya da izlediğimiz televizyon programı, bilincimizi tamamen meşgul ediyor ve böylelikle içimizdeki uyumsuzluğun farkına varma fırsatımız kalmıyor. Ebeveynleriyle sürekli tartışan ve bu yüzden dışarıda mümkün olduğu kadar çok vakit geçirip evin içindeki ürkütücü olmaktan kaçan çocuklar gibiyiz.
Benlik eksikliği, ilkel insanların neden genel olarak Avrupalı- Amerikalılara kıyasla daha kuvvetli empati kurma yetisine sahip olduğunu da açıklıyor. Gelişmiş egomuz, öyle ya da böyle, bizi dünyadan soyutlayan bir "duvar çekmemize" ve arzu ve ihtiyaçlarımızla yanıp tutuşan kendi içimize hapsolmamıza neden oldu. Bu nedenle, "kendimizi başkasının yerine koyamıyor" ve "onun hissettiklerini hissedemiyoruz." İsteklerimiz ıstıraba ya da zarara yol açsalar bile her zaman başkalarının- ya da diğer varlıkların ve çevrenin- iyiliğinden önce geliyor. Hatta bu nedenle bazen zalimce ve insanlık dışı davranabiliyoruz. Çünkü karşımızdakinin ne derece acı çektiğini kavrayamıyoruz.
Reklam
Yanılıyorsun. Tamamen zırva söylediklerin
Müslümanlık MS 1. bin yılın ortalarında doğarak en son gelen din olmuştu- durum daha da vahimleşti. Bu dinler, Sahra- Asyalıların ruhsal dünyasının bir olan cinselliğe, insan bedenine, kadınlara ve doğaya karşı olumsuz tavrı adeta kanunlaştırdılar. Bu yetmezmiş gibi üstüne üstlük bir de yeni bir husumet ve ötekileştirme dalgası yarattılar: inananlar ve inanmayanlar ya da müminler ve kafirler arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen kavga.
Çöküş'ten etkilenmemiş insanlar için dünya fevkalade gerçek bir yerdir. Onlara göre her şey canlıdır. Kayalar, ırmaklar, ve dağlar gibi sözde "cansız" nesneler bile... Bize göre kayalar, nehirler ve ağaçlar atom ve moleküllerden oluşan durağan kütleler. Onların kendi iç ve "hayal" dünyasının artık farkında değiliz. Sanki onları üç değil, iki boyutlu görüyoruz. Lawrence'in sözleriyle "Antik çağda yaşamış insanların gelişmiş duyusal farkındalıklarını ve duyu-bilgeliklerini neredeyse tamamen kaybettik."
Sayfa 150Kitabı okudu
Sorun şu ki gelişmiş egomuz kafamızın içine kısılıp kalmış olduğumuz hissini uyandırıyor. Kafatasımızın içindeki "Ben" evrenin geri kalanını ve başka insanları diğer tarafta bırakıyor. Bu nedenle, kendimizi yalnız hissediyoruz. Çöküş'ten etkilenmemiş insanların doğayla ve diğer canlılarla aralarında hissettiği kanbağı ise onları bu duygudan yoksun kılıyor. Kendilerini her zaman dünyaya bağlı hissediyorlar.
Sayfa 147Kitabı okudu
“Avcı-toplayıcılarda hem toplumsal hem de mekânsal sınırlar oldukça esnekti; üyeleri ve benimsedikleri coğrafya sık sık değişiyordu.” Sınır kavramını bilmedikleri için, bir toprak parçasını ya da üzerindeki doğal kaynakları korumak adına savaşmalarına da gerek kalmıyordu
Reklam
359 öğeden 361 ile 359 arasındakiler gösteriliyor.