Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çulluk Gönderileri

Çulluk kitaplarını, Çulluk sözleri ve alıntılarını, Çulluk yazarlarını, Çulluk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
380 syf.
8/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
Mahmut Yesari, edebiyatımızın sağlam bir kalemi, iyi bir romancısı. Daha evvel okuduğum birkaç kitabında olduğu gibi Çulluk'ta da sade bir dil, çetrefilsiz ve ayakları yere basan bir kurgu kullanmış. Yesari, farklı farklı yaşam alanlarını başarı ile anlatmış Çulluk'ta. Hem şehir hayatı hem köy hayatı var onda, ikisinin insanlarının davranışları, özellikleri, bunların haricinde fabrika işçilerinin yaşamlarından sahneler, yoksulluğa dair sahneler... Hatta nezarethane âlemine bile yer veriyor Yesari, nezarethane argosuna dair hoş örnekler veriyor. Mahmut Yesari'de sevdiğim, kolaylıkla ajitasyona, arabeske dökülebilecek mevzuları hiç bu yollara girmeden keskin bir gerçekçilikle anlatabilmesi. İçinizi sızlatıyor, sızlatıyor ancak bunu sizi hüzünlendirmek maksadıyla yapmıyor, vaziyeti tarif ediyor yalnızca. Çulluk'un belki tek eleştirebileceğim tarafı, son kısımlarının aceleye getirilmesi. En azından benim gözlemim bu yönde. Daha iyi, üzerinde daha çok durulmuş bir final yapabilseydi Çulluk benim için bir adım daha ötede bir roman olabilirdi. Ancak bu hâliyle de yine sağlam, yine kıymetli. Tavsiye edilir.
Çulluk
ÇullukMahmut Yesari · Oğlak Yayınları · 192755 okunma
Kader mi, nasip mi, baht mı, talih mi, birçok isim verilen lakin hakikati, mahiyeti daima meçhul kalan amansız, insafsız kuvvet, insanın boynuna geçirdiği ilmiği yanılarak olsun çözüp bırakmıyor, bilakis boğup öldürünceye kadar çekip sürüyordu.
Reklam
Sofya her zaman daha ağır, daha sakin konuşurdu. Bazen gözleri dalarak bir çorap şişini etine batırıp duruyordu. Onun aklından geçenleri söylemediği; hep hislerinden, düşüncelerinden uzak, çok uzak şeylerden bahsettiği apaşikârdı. Eğer kalbini, dimağını olduğu gibi açsaydı, şimdi gizlemek, saklamak isterken ifşa ettiği kadar açıkça, serbestçe anlatamaz, anlattıramazdı... Göz ve kalp konuşmaya başladığı zaman neden lisanımız bize ihanet ediyor?.. Nasıl oluyor da büsbütün yabancı, uzak, ayrı hatta manasız, lüzumsuz kelimeler kalbimizin sırrını dökebiliyor?.. Nasıl oluyor da aynı kelimeler, hem bir vaka anlatıyor hem bir sırrı ifşa, bir hissi ifade, bir muammayı halledebiliyor?..
Bol güneş!.. Bol gıda!.. Gözleri tütün tozlarıyla, ciğerleri tütün tozlarıyla, derileri tütün tozlarıyla yanıp, zehirlenip çürürken güneşten ne mucize beklenebilirdi? Bu feri sönen gözlere; rengi, parlaklığı kaybolan derilere, bu hasta ciğerlere hayatı iade etmek için daha sihirli bir hava, daha mucizeli bir güneş lazımdı... Bol güneş!.. Bol hava!.. Kuru, bayat ekmek için gençliğini, taravetini, sıhhatini, hülasa bütün hayati varlığını veren fakir insanlara bol gıda tavsiye etmek, mahrumiyet acılarına yeni bir elem katacak bir işkence değil miydi?..
Çocuk "Teşekkür ederim Hayri ağabey!" derken Hayri ürpermiş gibi gözlerini kırpıştıra kırpıştıra omuzlarını oynatmıştı. "Sen de öp bakayım Hayri ağabeyini!" deyişinde ne derin bir meraret, hasret ızdırabı, daüssıla acısı hissolunuyordu... Piçliği hayatta bir teselli gibi kabul etmiş gibi görünmesi ile masum bir ağızdan çıkan "ağabey" iltifatına bu kadar alakadar olması arasında öyle hazin bir yakınlık ve aynı zamanda öyle feci bir uzaklık vardı ki...
380 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Romancılıktaki şöhretini ilkin Çoban Yıldızı (1925) ile sağlayan Yesari , romanlarında toplumsal sorunlara, hayat sahnelerini açık dille ve ustalıkla yansıtarak eğildi..
Çulluk
ÇullukMahmut Yesari · Oğlak Yayınları · 192755 okunma
Reklam
Dimağında , inandığı , iman ettiği bir tek şey vardı:Kendisi için yaşamak!
Sayfa 259Kitabı okudu
Fakat onda kaçıp kurtulmak için ne bir gayret, ne bir çarpınma, ne küçük bir çırpınış, hiçbir hareket yoktu... Helecanlı bir teslimiyet o kadar...
kararını vermişti, ölecekti, dönmeyecekti.
Eskiden her şeye omuz silken, kaygı tutmayan, kayıtsız adam, şimdi karanlık ruhlu bir bedbin oluvermişti... Bu, hayat değil, bir işkence, her gün acısı artan bir ıstıraptı.
Reklam
bu sonsuz, ufuksuz karanlık yolun hiç bitmeyeceğini, ömrü oldukça uzayacağını zannediyordu.
Kader mi, nasip mi, baht mı, talih mi, bir çok isim verilen lakin hakikati, mahiyeti daima meçhul kalan amansız, insafsız kuvvet, insanın boynuna geçirdiği ilmiği, yanılarak olsun çözüp bırakmıyor bilakis boğup öldürünceye kadar çekip sürüyordu.
-için çürümüş vesselam... -ihtimal.
Fakat onda kaçıp kurtulmak için ne bir gayret, ne bir çarpınma, ne küçük bir çırpınış, hiçbir hareket yoktu... Helecanlı bir teslimiyet o kadar...
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.