İlhami Sidar 'ın okuduğum bu ikinci kitabı oldukça güzel duygularla kaleme alınmış. Yazarın anlatımı o kadar gerçek ki kendimi hep olayların içinde buldum. Bunu gerçek manada başaran yazarlar hep okuma alanıma giriyor. Bu da bana oldukça moral veriyor. Âdeta kitaplarla arkadaş gibiyiz. Yazarın eline koluna sağlık çok güzel duygularla bir yapıt ortaya koymuş. Cümle kuruluşunda çok titiz davrandığını söyleyebilirim. Okuyucuyu yoracak ya da kitabı elden bırakacak cümle kuruluşlarından kendini arındırmış. İlhami Sidar'ın her kitabı keyifle okunacak cinsten, resmen bize edebi şölen havası yaşatıyor. Yazarımız, her daim yazmaktan vazgeçmesin çünkü yazmak bizi karanlıktan aydınlığa çıkarıyor. Romana gelecek olursak; Kürtlerle Türklerin Anadolu topraklarında ilk karşılaşmaları, Behram Hekim'le Erzen Melikesi Rudabe'nin masalsı aşkı, güç peşinde koşan bunun için de en yakınındakilerin boynunu kılıçla uçurmaktan korkmayan Şêro ile asalet ve soyluğu temsil eden Nasır karakteri var ve romanda Kürtlerin 1071 öncesinde de bu topraklarda yaşadığını ve Türklerden önce de buralarda olduğunu görüyoruz. Bir nevi bu kitap bize Kürt tarihini çok güzel şekilde gözler önüne seriyor...