İnsanın olmadığı bir yer aradı gönlü, insanın, otun, ağacın, kuşun, börtü böceğin olmadığı bir yer. Karın alabildiğine katmerlendiği alabildiğine donup soğuduğu kuytuluklarda kendi gönlüne sarınıp ısınmayı hayalledi.
O ana değin hiç bir şey hissetmeyen Yıldırım Beyazid Timur'un gülüşüne alındı. Ok yese ciğerine , buncasına acı duymazdı. Kötü düşün sersemletmesinde : '' Tanrı'nın kötülediği bir insana gülmek aşağılıktır Emir Timur , bilirsin sanıyordum diye sokrandı. Sana yakışanı yapmalıydın .
Timur kamçı yemiş gibi oldu . Tez topladı kendini. '' Yanlış anladın '' dedi uysallaşarak , '' Tanrının bu dünyayı benim gibi bir çolak topalla senin gibi bir köre bırakmış olmasına gülüyordum , haline değil. Nedense dünyayı alt üst edenler hep bizim gibileri... ''
"Ya bir kadı ise? Ülken zengin olmuş, ordunun gücü cihanı sarsıyormuş kaç para Ali Paşa, kadı diye gönderdiğin herif rüşvetle iş görüyorsa devletin batar, milletin dağılır bunun hesabını da ne sen ne ben verebiliriz; ne bu dünyada ne öteki dünyada..."
Bre ekmeksiz yoksulu aklım alır; bre susuz yoksulu sineye çekerim; ekmek bulur doyurursun su taşır susuzluğunu giderirsin, ya adalet? Tanrım satılan adaleti nasıl geri alırım nasıl onarırım nasıl sararın ben bu yarayı?
Desene o da bizden? Ama sen eskiden böyle değildin herhal? Kendini sonradan bırakmış gibisin, neden? Gönül işi mi? Yoksa dünyada yüzüne bakılacak adam kalmadığını anlayınca, gönül körü mü oldun?