Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Darağacında Kan Sesleri Bir Celladın Anıları

Ali Yıldırım

Darağacında Kan Sesleri Bir Celladın Anıları Gönderileri

Darağacında Kan Sesleri Bir Celladın Anıları kitaplarını, Darağacında Kan Sesleri Bir Celladın Anıları sözleri ve alıntılarını, Darağacında Kan Sesleri Bir Celladın Anıları yazarlarını, Darağacında Kan Sesleri Bir Celladın Anıları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Avukatları Ali Rıza Dizdar anlatıyor: "Ben idam cezasının vahşetini yaşadım, idam cezasının vahşetiyle beraber idam cezasının hiçbir zaman caydırıcı bir ceza olmadığını da gözledim, idama giden insanların idamdan hiçbirzaman korkmadıklarını da gördüm. Onları benliğimin ta derinliklerinde yaşadım, hissettim, idamlar hiçbir zaman çözüm olmadı.
Darbenin lideri Kenan Evren Milli Güvenlik Konseyindeki diğer arkadaşlarına sesleniyor: "Eğer beni veya bu arada sizlerden de biri veya ikinizi suikast neticesinde öldürecek olurlarsa.en kıdemli arkadaşımız emir ve komutayı alır, görevini sürdürür. Hangi örgüt bu suikastı yapmış ise o örgüte mensup ve tutuklu bulunanlann hepsini kurşuna dizersiniz. Böylece başka örgütlere de gözdağı verilmiş olur."
Reklam
27 Mayıs 1960 ile 6 Ocak 1961 tarihlerini kapsayan Milli Birlik Komitesi (MBK) döneminde 13 idam hükümlüsünün cezaları infaz edilmiştir. (MBK'nın 22-32 nolu kararlan ile) 6 Ocak 1961 ile 25 Ekim 1961 tarihlerini kapsayan MBK ile Temsilciler Meclisinden oluşan Kurucu Meclis döneminde ise, üçü dönemin siyasal sorumlusu olmak üzere 12 idam hükümlüsünün cezası infaz edilmiştir. (Karar no:43-48,63-65,75)
1937-1960 yıllarım kapsayan Milli Şef ve Menderes iktidarları döneminde ikisi kadın olmak kaydıyla 195 kişinin idam cezaları infaz edilmiştir.
Çok sayıda idam cezası veren bu olağanüstü siyasi mahkemeler 7 Mart 1927'de faaliyetlerine son verdiler. Ne var ki istiklal Mehakimi Kanunu işlerliği olmasa da yürürlükte kaldı ve ancak 4 Mayıs 1949'da yürürlükten kalkabildi.
Kendisi de Yozgat İstiklal Mahkemesi üyeliği yapmış olan Ziya Hurşit bir başka İstiklal Mahkemesinin kararıyla yaşama veda etmiştir.
Reklam
Rüştü Paşa Hükümet Konağının önündeki darağacına götürülürken gözlerinden yaşlar boşalmıştır. -Korkumdan değil. Harb meydanında bin defa ölüme göğüs gerdim. Fakat gözlerimi bile kırpmadım. Ölümün böylesi kahrediyor insanı. Ne olur beni kurşuna dizin! Bu son arzumu yapın. Ve bilin ki masumum. Bir hatanın kurbanıyım. Beni boşu boşuna itham ediyorlar. Suikast teşebbüsünü duyunca kaç defa yapmayın dedim. Hem kendinizi hem de muhalefeti mahvedeceksiniz.
Abidin bey müdüre çıkışıyor apar topar getirildiği için. Söyleyecek bir şeyiniz var mı sorusuna, "Hayır. Söylenecek şeylerin hepisini söyledim. Anlatamadım. Şimdi ne isterseniz yapın, kuvvet sizde" diyor.
Gardiyanlar jandarmaların desteğinde mahkûmları tek tek odaya alıyorlar. Yüzlerine karar okunuyor. Önce Gürcü Yusuf, ardından Arif Bey. Arif Bey Mustafa Kemal'in yirmi yıllık arkadaşı. "O benim idam olunmama razı olmaz, birçok meydan muharebesinde ona fedakârhane hizmet ettim, beni affeder verin bir mektup yazayım" diyor. Yazdığı mektup alınıp bir köşeye atılıyor.
Kuyucu Murat paşa bir devşirme olup adını katlettirdiği insanları açtırdığı büyük kuyulara doldurmuş olmasından almıştır. Padişahı 1600'lerin başında Veziri Azam unvanı ile, Anadolu'da başkaldıran yoksul köylüleri bastırmakla görevlendirir.
Reklam
CELLAT ÇEŞMESİ / SİYASET ÇEŞMESİ Topkapı Sarayı dahilinde Çizmekapı denilen mahalden Ortakapı denilen yere kadar uzanan duvarın Ortakapıya pek yakın mahalindeki çeşmenin adı idi. Siyaseten idama mahkûm olanların bu çeşmenin yalağı içinde kesilmesi bu suretle tesmiyesine sebeb olmuştur. Cellat işini bitirdikten sonra ellerini, satırını, bıçaklarını bu çeşmenin musluğunda yıkardı. (Osman Nuri Pakalın, Agy,sf.273)
Bir yandan "tanrının verdiği canı tanrının alacağına" inanıp sonra da (celladın işini kolayşaştırır gibi, onu sakinleştirip ölümü kutsayarak) idam öncesi mahkûma dinsel telkinde bulunmaya kalkışan din adamı ne kadar ikiyüzlü ve günahkardır!
Yakalanan "kötü kadınlar" sağ sağ bir çuvala konularak denize atılırdı. Çünkü cürümleriyle kirlettikleri toprakta kalmak artık onlara layık görülmezdi. (M. D'Ohssan, 18. Yüzyıl Türkiye'sinde Örf ve Adetler, Çev. Z Yüksel, Tercüman Yay.)
Sultan İbrahim kendisine az armağan getiren Vezir-i Azam Yusuf Paşanın kellesini vurdurmuştur. Kellenin önüne getirilmesi üzerine "ne güzel elma gibi yanakları varmış, yazık oldu" diye üzülmesi ise hanedanın tam anlamıyla hastalıklı halini anlatmaktadır. (Ayrıntılı bilgi için bak. A. Mumcu, Osmanlı Devletinde Siyaseten Kati, Birey ve Toplum Yay.Ank. 1985,sf.93 vd.)
...sözgelimi bir isyan bastırıldıktan sonra ele geçirilen asilerin başları belli peryotlarla vurulurdu. Böylece Bab-ı Hümayun'un önünde her gün onlarcasının kellesi sergilenir, kapı önü kellesiz kalmaz, Osmanlı hanedanı kudretini kesik başlarla bir kez daha göstermiş olurdu.
92 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.