Kitabı tarihi akışı üzerinden çok beğendim. Yusuf Akçura vakit ve tercüman gazetelerinden muhabir olarak çalışırken yazdığı makaleleri yayınladığı gazete ve tarih olarak bir kitaba dönüştürmüşler. Ve bu makaleleri okurken Almanya-İngiltere, Almanya-Rusya, İngiltere-Rusya ilişkileri içinde başlayarak Osmanlı’da 2.meşrutiyetin ilanına kadar şahit olduklarını en tarafsız gözle kalemle yazmaktadır. Okurken kendinizi tarihin içinde hissedecekseniz. Yusuf Akçura gibi sürgün hayatını da sürgünden dönüşünü de çok güzel hissedeceksiniz. 31 Mart vakası,2.meşrûtiyet, Trablusgarp olayı ve daha nice olayları direk tarihe tanıklık eden Yusuf Akçura’nın kaleminden yaşarken bildiğiniz diğer vakıaları kafanızda yeniden değerlendirmeye başlayabilirsiniz “demek böyleymiş…” diye. En sevdiğim olay ise Rus gazetecilere Osmanlıdaki olaylar hakkında verdiği cevap idi” serabı su diye gösterip, ona kadar kervanını götürenler, kervan halkını susuzluktan helak ederler…” işte bu şekilde doğru bildiğini yazıp yanlış bilgilerle halkı yönlendirmemiştir. Su yu su diye serabı Serap olarak yazmıştır. İyi okumalar. VESSELAM
