"Öyle bir zamanlarım olur ki, beni sessizce bekleyen odama giderken, bu her akşamki yürüyüş beni sıkar, boğar ve ben caddeyi örten kalın kar tabakasının üstüne uzanarak orayı nefesimle eritmek, ta toprağa kadar bir delik açmak isterim "
Tesadüfün pek merhametli olmadığını ve birbirlerine böyle yakın olanları bir ikinci defa karşı karşıya getirmediğini biliyorlardı. Fakat konuştukları dil, diğer kırlangıçların diliydi ve bu dilde, söylemek istedikleri şeyleri söylemekten utanıyorlardı. Bu dil, onların içindeki şeylere uygun değildi.
Bu oda karanlık diyordum."bu oda yalnız bugün değil,her zaman böyle karanlık..."
Burada kitaplarımla ben yaşarız ve bize aydınlık getirecek kimsemiz yok.Ben burada yalnızlığı bardak bardak içiyorum.
Her şeyi bırakarak buraya gelmek isteyince, karşıma istikbal hülyalarım, mektepte muhayyilemin süsleyip püsleyerek kafama yerleștirdiği tasavvurlarım çıkıyordu. Ama öyle bir hale geldim ki, çıldıracaktım... Düşünüyordum: Gidersem istikbalimi kaybedecektim,fakat durursam aklımı...Yalnız kaldığım günlerde benim yegâne dostum olan aklımı...Her şeyden fazla sevip beğendiğim akılcağızımı!