Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Değişim Sürecinde Türkiye II (1908-2010)

Sabri Sürgevil

Değişim Sürecinde Türkiye II (1908-2010) Sözleri ve Alıntıları

Değişim Sürecinde Türkiye II (1908-2010) sözleri ve alıntılarını, Değişim Sürecinde Türkiye II (1908-2010) kitap alıntılarını, Değişim Sürecinde Türkiye II (1908-2010) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Geldikleri gibi giderler !
Anadolu'nun işgali, Türk milletini kaderiyle baş başa bıraktı, millet olarak varlığını korumaya yöneltti. Bu devrede, Türk milleti bir bütün olarak bir kurtarıcı beklemekte idi. Türk milleti bu buhranlı dönemde, kendi kendini savunma ihtiyacının da sonucu olarak bir tek amaca yöneldi ve tam bir dayanışma duygusu ile hareket etmek zorunda
3 Yıl Süren İzmir İşgali
İzmir İşgal Altında XIX. yüzyılda büyük devletler Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak, Türkleri Avrupa'dan atmaya karar vermişlerdi. Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde zafer sarhoşluğu içinde bu fikri uygulamaya geçtiler. Ancak bir milletin bağımsızlığı ve onurunu hiçe sayan bu mantık dışı kararın uygulanması aslında son derece güç bir iştı.
Sayfa 83 - İLYA İzmir YayıneviKitabı okuyor
Reklam
Örgütlenme Aşaması Ülkenin içine düştüğü acı tabloda İstanbul,saray ve hükümetin aciz kalması emperyalist ideallerin gerçekleşmesine olanak sağladı. Azınlıkların aşırı davranışları, İtilaf devletlerinin kuvvetlerinin mütareke hükümlerini açıkça ihlal etmeleri, Wilson Prensiplerini hiçe saymaları, kamuoyunda büyük üzüntü yarattı. Halk en doğal ve
Halkçılık (bölümden bir kesit)
Atatürk, Fransız ve Amerikan devrimlerinin özgürlük, eşitlik ve güvence kavramlarından esinlenmiş olmakla birlikte bu kavramlara halkçı bir boyut vermiştir. Atatürkçülük seçkinci bir ideoloji değildir. Halkçılık ve ulusçuluk Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyet yıllarının en önde gelen kavramları arasındadır. Cumhuriyet, yönetim biçiminin uluslaşması ve
II.BÖLÜM KURTULUŞ SAVAŞI
Milli Mücadelenin Kaynakları ve Yöntemi Milli Mücadele başlangıçtan itibaren toplumun bütün grupları tarafından benimsenerek katkı verilmiş bir mücadele değildir. Büyük toprak sahiplerinin, ticareti elinde bulunduran azınlıkların ve zengin devlet memurlarının menfaati; statükoyu ve mevcut durumu ulusun geleceğini yok etmek pahasına korumaktan,
Sayfa 87 - İlya İzmir YayıneviKitabı okuyor
Laiklik
Batıda XVI. yüzyıldan itibaren gelişen laik düşünce hükümdar- papa mücadelelerine sahne olurken, din ve toplumun her alanına müdahale edilmesi, Batı'da kitlesel ya da bireysel büyük zulüm ve katliamlara yol açmıştır. Avrupa'daki din ve mezhep savaşları ve baskılarından kaçan ve Amerika'ya yerleşen göçmenler, 1776 tarihli Amerikan Anayasası'na devletin bir dini olmadığını ve fertlerin din hürrivetlerini ana ilke olarak koymuşlardır. Bu nedenle laiklik Amerika'da hızlı bir gelişme göstermiştir. Amerika'da 1776 İnsan Hakları Beyannamesi ile din ve vicdan özgürlüğü tanınmış, bağımsızlık kazanıldıktan sonra da 1789. da laiklik ilkesi kabul edilmiştir
Reklam
Milliyet, bir millete mensup olma, bir millete bağlı olma halidir. Milliyetçilik ise, bir millete mensup kişilerin, mensup oldukları millete karşı besledikleri bağlılık duygusu ve şuurudur. Kişinin mensup olduğu kitleye karşı duyduğu bağlılık hissi, millet duygusunun esasını teşkil etmektedir.
Böylece egemenlik temelinde genelde üç çeşit devlet belirler. Egemenlik aynı soydan gelen bir kişi tarafından kullanılırsa "monarşi" , belli kimselerden oluşan insanların elinde ise "oligarşi", toplumun bütününe aitse "demokrasi", söz konusudur.
Laiklik
Fransa'da ihtilal, din özgürlüğünü getirmiş ise de, 1789 Hukuk Beyannamesinin başında “ulu tanrının huzurunda ve koruyuculuğu altında sözleri yer almış ve devletin resmi mezhebi Katoliklik olarak korunmuştur. Fransa'da laiklik ancak, XIX. yüzyıl sonunda tam anlamıyla gerçekleşmiştir. Batının bazı ülkelerinde örneğin; İspanya, Portekiz, Yunanistan ve diğer bazı küçük Avrupa memleketlerinde bugün hala bu devletlerin resmi dini vardır. Din adamları bu ülkelerde önemli aktif siyasal roller oynamaktadırlar. Fakat bu devletlerde laik kanunlarda din, vicdan ve düşünce özgürlükleri güvenlik altındadır. İslam ülkeleri de birkaçı hariç (Yemen, Suudi Arabistan gibi) genellikle laik kanunları kabul etmişler ve etmektedirler. Çağımızda din, vicdan ve düşünce özgürlüğü, insanlığın din kadar kutsal ve doğal hakları arasına girmiş bulunmaktadır. Bugün dünyada din ile devlet ilişkileri bakımından çeşitli uygulamalara rastlamaktayız. Bu sistemler çeşitli tipte anayasalarla müspet hukuki alana girmiştir. Günümüzde teokratik veya yarı teokratik anayasalar sayısı çok azalmıştır. Devletlerin çoğunda, ekonomik ve sosyal rejim farklılıkları ne olursa olsun, laiklik ilkesine yer verilmiş, din kurallarının devlet yönetiminde bir rol oynamaması esası kabul edilmişti.
TÜRKİYE’DE LAİKLİK
Bülent Daver’in de ifade ettiği gibi Atatürk inkılâbıyla birlikte Türkiye'de din ve vicdan hürriyeti konusunda yeni bir yaklaşım gelmiştir. Gerçekten de laiklik anlayışı, Türkiye'nin özel şartlarından doğmuştur. Batının laikliğe geçişinden ayrı bir farklılık gösterir. İslam dünyası açısından ele alınırsa, Hz. Muhammed'in devlet başkanlığından,