Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Güncel Hayat Bilgisi

Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik (1928 - 1995)

Firdevs Gümüşoğlu

Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik (1928 - 1995) Gönderileri

Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik (1928 - 1995) kitaplarını, Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik (1928 - 1995) sözleri ve alıntılarını, Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik (1928 - 1995) yazarlarını, Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik (1928 - 1995) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1950'lerde "Bulutları kuşlar gibi avlayıp, koyun gibi sağmak”tan söz eden, insanın yaratıcılığına güvenen anlayış, yerini, kadere ve şükretmeye bırakmıştı.
Arap terörürünün eğitime dadanması
Çocuklara düşünmeyi, sorgulamayı, tartışmayı, anlamayı değil de; yalnızca inanmayı öğreten bu politikalarla günümüze gelindi. Zaten, bilinçli yurttaş yerine kul yetiştirmeyi hedefleyen bu eğitim politikası, çocuğun dilinin bile dönmeyeceği arapça ve anlamını bilmediği sözcükleri anlamasını da amaçlamıyordu.
Reklam
Nitelik
Nitelikli insan gücüne olan gereksinim; kaderci, batıl inançlarla yaşayan, beklentilerini öteki dünyaya havale etmiş insanlarla giderilemezdi.
Türklük, arap terörüne maruz bırakılıyor
Ders kitaplarında, özellikle 1950'lerden sonra, laiklik yalnızca bir tanım olarak yer alıyor. Dinsel gericiliğe karşı mücadeleden vazgeçildiği gibi, hiç ilgisi olmayan konularda ve durumlarda Kur'an'dan ayetlere ya da başı örtülü küçük kız resmine rastlanabiliyor. Cumhuriyet'in önderlerinin ortadan kaldırmayı hedefledikleri dinsel gericilik, 1950 sonrası yöneticilerinin çabalarıyla, Cumhuriyet ve yetiştirdiği kuşaklarla hesaplaşarak yeniden güçlendirilmiştir.
Osmanlı kadını hiçbir hakkı bulunmayan, tamamen cahilliğe mahkum edilmiş bir köle konumundaydı.
Osmanlı'da Kadına Uygun Görülen Eğitim
19. yüzyıl sonlarında Osmanlı'nın okullarında kadınlara uygun görülen "öğretim" aşağıdaki gibi açıklanmıştı: "...Uzakta bulunan kocasına mektup yazacak kadar okuma-yazma, alışverişini yapacak kadar da hesap (matematik) bilmesi kâfidir." Kadınların bu izinden hareketle, "aşırıya kaçıp" bilgilenmesinden endişelenilir ve bilgili kadınlara karşı çocuklar uyarılır: "Bilgili bir kadının kahrı altında yaşamak bir beladır"
Reklam
Osmanlı'da Kadının Durumu
Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde, çocuklar ders kitaplarından "erkeklerin beyinleri kadınlarınkinden daha büyük olduğu için, onların akılları daha mükemmeldir", "kadınların bilgili olması lüzumsuzdur" gibi "bilgileri" edinmekteydiler.
Örtünme, kadını aşağı cins ve dolayısıyla cinsel bir nesne olarak gören anlayıştan kaynaklanmaktaydı.
Atatürk: "Kadının Kapanması Garip ve Vahşi Bir Durum"
Atatürk, 1925 yılında Kastamonu'daki konuşmasında kadınların örtünmesine karşı ihtiyatlı tutumundan vazgeçerek net bir tutum sergiler: "Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir bez veya peştamal, veya buna benzer bir şeyler atarak, yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası nedir? Efendiler medeni bir millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşi vaziyete girer mi?"
Kadınların muayene edilmesine şeriatçı kafalardan tepki
1921'de Bolu Milletvekili Fuat Bey’in, frengi hastalığının önlenmesi için kadın ve genç kızların da muayene edilmesi konusundaki kanun teklifi inanılmaz tepkilerle karşılanır. Muayene edilmesi gereken yerlerin boğaz, boyun ve dirsekler olması bile ciddi protestolara neden olur. "Daha ne kaldı...?" ve "Burnunu bile göremezsiniz doktorlar!" vb. tepkiler ve hakaretlerle oturuma ara verilir. Üstelik frengiyi önlemenin gerekçesi, "20-30 yıl içinde erkek nüfusumuz tükenecek" kaygısıdır.
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.