Ergür Altan sizi bir yolculuğa davet ediyor öykülerinde. Ötekilere doğru yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Ötekilerin Öykücüsü`nden, ötekilerin öyküleri; “başka bir dünya mümkün” demeye var mısınız? Bende “varım” dedim ve okumaya başladım.
Kitabın başında içindekiler bölümü, sonrasında Ergür Altan’ı ve kitabı anlatan “Sunuş” yazısı var. Her öykünün başında onu anlatan/tanıtan bir resim olan 38 öykü var. Kimi uzun, kimi kısacık ama bu öyküler yalnızca metropollerde geçmiyor; bir öyküde Ağrı`da buluveriyorsunuz kendinizi, bir öyküde Zonguldak`ta, bir diğerinde Tunceli`de, Diyarbakır`da, Çukurova`da...
Çocuklar ve kadınlar sokak hayvanlarıyla ve doğayla bütünleşiyor öyküler. Kedilere masal anlatanlar, kitap okuyanlar, şarkı söyleyenler eksik olmuyor öykülerde; köpeklerle simidini paylaşanlar, ağaçlarla, ormanlarla, gökyüzüyle dostluk kuranlar bizi başka bir dünyaya götürüyor. Birkaç satırda sizi içine çekiveriyor, öykü bitince yarım kalıyorsunuz.
Bu öykülerin bir kısmı bilindik, bir kısmı unutulmuş ama kahramanların çoğu hep dışlanmış, toplum tarafından görmemezliğe gelinen kişiler. Gene de siz onlarla bütünleşiyorsunuz, yaşananlarda kendinizden, duygularınızdan bir şeyler buluyorsunuz.
Öykülerin hepsi değerli, etkileyici olsa da ben en çok “Seksen yaşında öğrendim müziğin evrensel olduğunu” adlı öyküyü sevdim. Belki her tür müziği sevdiğim, kendimden bir şeyler bulduğum için, kim bilir…
Başucu tabir edilen kitaplardan olmalı bence; hep sıradan kitapların dışında “ötekileri” temsil eden; ara sıra rastgele bir sayfa açıp okuyacağınız bir kitap.