Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

"Duygu, Akıl ve İnsan Beyni"

Descartes'ın Yanılgısı

Antonio R. Damasio

En Beğenilen Descartes'ın Yanılgısı Gönderileri

En Beğenilen Descartes'ın Yanılgısı kitaplarını, en beğenilen Descartes'ın Yanılgısı sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Descartes'ın Yanılgısı yazarlarını, en beğenilen Descartes'ın Yanılgısı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gerçeklik, bizim belli bir şekilde inanmamızın, hissetmemizin ve niyet beslememizin fizyolojik nedenlerine bağlı değildir. Aslında, inançlar, hisler ve niyetler hem organizmamızdan, hem de içinde yaşadığımız kültürden kaynaklanan birçok etkenin sonucudur; bu etkenler uzakta olabilir, hatta farkında bile olmayabiliriz. Eğer bazı insanların dürüst ve cömert olmalarını sağlayabilen nörofizyolojik ve eğitimsel nedenler varsa, varsın olsun. Bu, onların dürüstlüğü­nün ve özverilerinin daha az erdemli olması anlamına gelmez.
Duygu ve hisleri, bilişsel ve sinirsel açıdan somut olgular olarak tanımlamak kesinlikle onların güzelliğini ya da korkunçluğunu azaltmaz, şiir ve müzikteki konumlarını da önemsizleştirmez. Nasıl gördüğümüzü ya da konuş­tuğumuzu anlamamız, görülen ve konuşulan şeyi bayağılaştırmaz. Bir tiyatro sahnesine resmedilmiş veya dokunmuş olan şeyi sıradanlaştır­maz. Duygu ve hislerin ardındaki biyolojik mekanizmaları anlamak, onların insanlar için taşıdıkları değer hakkındaki romantik görüşle gayet uyumludur.
Reklam
Arka plandaki hislerin sürekliliği, canlı organizma ve yapısının, yaşandığı sürece devamlılığını koruyacağı gerçeğine uymaktadır. Yapısı değişen çevremizden ve bu çevreye göre oluşturduğumuz parçalı, dış şartlarta değişen imgelerden farklı olarak, arka plan hisleri büyük oranda vücut halleriyle ilgilidir. Bireysel kimliğimiz bu aldatıcı, yaşayan aynılık adasına demirlidir; buna kıyasla, organizmanın çevre­ sinde açıkça değişen sayısız başka şeyin farkına varabiliriz.
William James
Kuvvetli bir duyguyu düşünüp sonra da, onun bedensel semptom­larının yarattığı tüm hisleri bilincimizden çıkarıp atmayı denersek, geriye hiçbir şeyin kalmadığını görürüz; duyguyu oluşturabilecek 'zihinsel malzeme' olmayınca, geriye sadece soğuk ve nötr bir ent­elektüel algılama kalır.
Doğumda, insan beyni yalnızca metabolizmayı düzenle­yecek fizyolojik bir paketi içeren güdü ve içgüdü donanımıyla değil, ayrıca sosyal biliş ve davranışla baş edebilecek temel araçlarla da gelişmeye başlar; çocuğun gelişim çağından varkalım stratejisine kat­manlar eklenmiş olarak çıkar. Bu eklenen stratejilerin nörofizyolojik temeli, içgüdüsel repertuarınkiyle iç içedir ve hem onun kullanımı­nı değiştirir, hem de erişim alanını genişletir. İçgüdü ötesi repertuarı destekleyen sinirsel mekanizmalar, genel biçimsel tasarımları açısın­dan biyolojik güdüleri yöneten mekanizmalara benzeyebilir ve bunlar tarafından sınırlanmış da olabilir. Ancak, son hallerini alabilmeleri için toplumun müdahalesine gereksinimleri vardır ve bu nedenle, ge­nel nörobiyolojiye bağlı oldukları kadar, içinde bulundukları kültüre de bağlıdırlar.
Her ne ka­dar kültür ve uygarlık, biyolojik bireylerin davranış tarzından kay­naklansa da, bu davranış tarzının belirli çevrelerde etkileşen birey topluluklarında yaratıldığı açıktır. Kültür ve uygarlık ayrı ayrı bireylerden kaynaklanmış olamayacağına göre, biyolojik mekanizmalara indirgenemezler. Belli bir genetik özellikler alt grubuna ise hiç indirgenemezler. Anlaşılabilmeleri için, genel biyoloji ve nörobiyolojinin yanı sıra, sosyal bilim metodolojilerinin de bilinmesi gerekir.
Reklam
Beyin, farklı süreçleri zaman aracılığıyla anlamlı kombinasyonlar halinde bütünleştiriyorsa, bu ekonomik ve akıllıca, ama riskleri ve sorunları olan bir çözümdür. Başlıca risk yanlış zamanlamadır. Zaman­lama mekanizmasında herhangi bir aksama, sahte bir bütünleşmeye ya da dağılmaya neden olabilir. Kafa zedelenmesinin neden olduğu kafa karışıklığı, ya da şizofrenin bazı arazları ve diğer hastalıklarda görünen şey belki de budur. Zaman aracılığıyla birleştirmenin yarattı­ğı temel sorun, anlamlı bir kombinasyonun oluşması, akıl yürütme ve karar vermenin devreye girmesi için gerekli olan süre zarfında, odaklı etkinlikleri farklı yerlerde sürdürme zorunluluğuyla ilgilidir. Diğer bir deyişle, zaman aracılığıyla birleştirme, güçlü ve etkili dikkat ile işleyen bellek mekanizmalarını gerektirir; doğa da bunları sağlamayı kabullenmiş gibidir.
descartes, düşündükçe var olduğunu söylüyordu; oysa ben düşündükçe yok oluyorum..
Yüksek düzeyli aklın alçak düzeyli beyne bağımlı olması, yüksek aklı alt düzey akla çevirmez.
Bu nedenle, bebeklikten erişkinliğe doğru gelişirken evrilen bede­nimizi ve onun dünyayla etkileşimini temsil eden beyin devrelerimi­zin tasarımı, organizmanın giriştiği etkinliklere ve bu etkinliklere tep­ki veren doğal biyolojik düzenleyici devrelerin etkisine bağlı görünür. Bu açıklama; beyin, zihin ve davranışı, doğayla kültür ya da genlerle deneyim karşıtlığı bağlamında kavramanın yetersizliğini vurguluyor. Doğduğumuzda ne beynimiz tabula rasa (boş levha)dır, ne de zih­nimiz. Ayrıca genetik olarak tam anlamıyla belirlenmiş değildirler.
289 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.