Uluslararası İlişkilerde Temel Yaklaşımlar

Devlet, Sistem ve Kimlik

Kolektif

En Eski Devlet, Sistem ve Kimlik Gönderileri

En Eski Devlet, Sistem ve Kimlik kitaplarını, en eski Devlet, Sistem ve Kimlik sözleri ve alıntılarını, en eski Devlet, Sistem ve Kimlik yazarlarını, en eski Devlet, Sistem ve Kimlik yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
311 syf.
10/10 puan verdi
Mükemmel bir başvuru eseri.
Devlet, Sistem ve Kimlik
Devlet, Sistem ve KimlikKolektif · İletişim Yayınları · 201355 okunma
311 syf.
10/10 puan verdi
Uluslararası İlişkilerde Temel Kaynaklardan
Uluslararası ilişkiler teorilerinin anlaşılmasında çok yararlı olabilecek bir eser. Özellikle disiplindeki temel aktörlere/agents yönelik bakış açılarını çok güzel özetlemekte. Yazarlarının da Türkiye’deki alanında yetkin kişiler olduğu göz önüne alındığında uluslararası ilişkiler disiplini için temel eser olarak okunmalıdır.
Devlet, Sistem ve Kimlik
Devlet, Sistem ve KimlikKolektif · İletişim Yayınları · 201355 okunma
Reklam
".. Uluslararası İlişkiler'i, 1955 yılında,"yeni gelişen bir disiplin" olarak niteleyen Q. Wright'a göre bir disiplinin varlığı şunları gerektirir: Yazarların bir tür bütünlüğe sahip bir alanın varlığının bilincinde olması; alanın ya da çalışma konusunun kapsamının ve onu diğer alanlardan ayıran sınırlarının belirlenmesi; alanın organizasyonu, alt bölümleri ve metodları üzerinde belli bir uzlaşma; ve alanda uzman olan kişilerin ve uzmanlık kriterlerinin herkes tarafından belli ölçüde kabulü. "
".. Uluslararası İlişkiler'in ilk başvuru kitaplarından birisi olan ve 1939 yılında yayınlanan klasik eserinde E. H Carr, Uluslararası İlişkiler'i kastederek "bir bilimin başlangıçları" ndan bahseder. Carr'a göre bu, dış politika ve savaş gibi konularda askerlerin ve diplomatların tekelinin kırılarak başkalarının da bu konularla ilgilenmeye başlamasının bir sonucudur. Aynı şekilde, W. C Olson'a göre, yeni bir çalışma alanı olarak Uluslararası İlişkiler'in gelişmesindeki temel motifin bir yanında barışın muhafazası, diğer yanında ise devletlerarası münasebetlerin anlaşılması ve organizasyonu için farklı bir yaklaşım ihtiyacının görülmesi vardır. Uluslararası İlişkiler'in 20. yüzyılda başlamasının nedeni olarak, Birinci Dünya Savaşı'nın yol açtığı daha önce benzeri görülmemiş felaketlerin bir daha tekrarını önlemek gibi pragmatik bir gerekçenin yanında, Modern dönemde artan kurumsallaşma ve uzmanlaşmanın getirdiği disiplinlerin, önceleri doğa bilimlerinin 19. yüzyıldan itibaren de toplum bilimlerinin, tek tek sınıflandırılma sürecinin sonuçlarını da dikkate almak gerekir. "
Sayfa 24 - İletişim Yayınları 16.BaskıKitabı okudu
"Kısaca "meşru savaş" kavramı bir yandan hangi koşullarda savaşa başvurmanın meşru olduğunu, diğer yandan da savaşta kullanılabilecek meşru araçların ne olduğunu irdeler. Savaşa ilişkin bu normatif değerlendirmeler, uluslararası sözleşmeler ve antlaşmalar aracılığıyla büyük ölçüde uluslararası hukuka entegre olmuştur. Belki de asıl sorun, konvansiyonel olmayan şiddet kullanımlarıdır. Güncel bir sorun olarak terörizm normatif teorinin ilgi alanına girer. Terörizmi herkesin lanetlediğini, lanetlenmesi gerektiğini söyleyerek sorun çözülemez. Birçok terör örgütü, eylemlerinin meşru, çünkü davalarının haklı olduğunu savunur. Yani moral bir referans noktası geliştirir teröristler. Amacın siyasal, yani gayri-şahsi olması, "dava"nın çok özel olduğu iddiası masum insanların öldürülmesini nasıl haklılaştırabilecek? Adi cinayet ile "siyasal" cinayet ayrımı yapılması ve cinayetin siyasal amaçla işlenilenin meşru veya masum görülmesi hangi genel ahlak ilkesi çerçevesinde savunulabilir? Bu soruların cevabı önemlidir. Çünkü, konvansiyonel olmayan şiddet kullanımı "terörizm" olarak nitelenmedikçe uluslararası sempati ve destek bulacak, bu da şiddeti teşvik edecektir. "
Sayfa 210 - İletişim Yayınları 16. BaskıKitabı okudu
"Milliyetçi ve ayrılıkçı hareketlerin yoğunlaştığı Soğuk Savaş sonrası dönemde "terörist" ile "özgürlük savaşcısı" arasında bir ayrım yapabilmek, bunlara sağlanan uluslararası desteği haklılaştırabilmek veya destek sağlamak üzere dünya kamuoyunu harekete geçirmek için de elzemdir. Bu ayrımı kolaylaştıracak durumlardan önemli birisi "bağımsızlık savaşı" yürüttüklerini iddia eden grupların Cenevre Savaş Sözleşmesine uygun bir eylem biçiminde olmalarıdır. Ayrıca sorunun özünde self-determinasyon gibi bir siyasal hakkın gruba tanınıp tanınmaması olduğundan bu hakkın moral içeriğini ve sınırını mümkün olduğunca çizmek gereklidir. Böylece Boşnakların bağımsızlık mücadelesi kabul edilirken, Çeçenler devlet otoritesine isyan eden asiler olarak nitelenmeyecektir. "
Sayfa 210 - İletişim Yayınları, 16. BaskıKitabı okudu
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.