Kahlo’nun büyük aşkı, Meksika sanatının öncülerinden, komünist bir ressam, Diego Rivera. Tüm hayatını kurmaca bir öykü şeklinde anlattığı için doğum tarihinin bile net bir şekilde bilinmediği esrarengiz bir adam, çalkantılı bir hayata sahip, olaysız geçen bir günü bile yok, hem kendine hem Frida’ya eziyet çektirmek için dünyaya gelmiş sanki… Kendi stilini bulana kadar sayısız ressamı taklit etmiş, uzun yıllar sonunda yaptığı duvar çalışmaları sayesinde ünlenmiş, fakat yine çıkardığı birçok olay yüzünden ününü kaybetmiş, kazanmış ve tekrar kaybetmiş, sonu bitmez bir kısır döngü düşünün.
*“Rivera’nın sorun çıkarmaktan zevk aldığına şüphe yok…” Syf 228 *
•
En fazla kullandığı ve resimlere imzasını kazandıran özellik çizdiği saçları örgülü yerli kız çocukları olmuştur. Birçok kez sağcı öğrenciler ve dindar kesim tarafından saldırıya uğramış, fakat devrimci ruhundan asla vazgeçmemiştir. Ölümünün ardından külleri Frida’nın külleriyle birleştirildi, böylece sonsuza dek birlikte kalmış oldular
•
•
•
Kitabı bayılarak okudum, tek sıkıntı sağ sayfada gösterilen resimler hakkında sol bölümde bilgi verilmemesiydi, biraz resimlerin arka planına da değinilse çok daha zevk alarak okuyabileceğim bir kitap olacaktı. Eserlerine hayran kaldığım incelemeye bayıldığım bir ressamla daha tanışmış oldum, sanatçı kişiliği dışındaki özel hayatı ise midemi bulandırdı Frida yapılanların hiçbirini haketmemişti…