Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Din Bu 1: Tabu Can Çekişiyor

Turan Dursun

En Eski Din Bu 1: Tabu Can Çekişiyor Sözleri ve Alıntıları

En Eski Din Bu 1: Tabu Can Çekişiyor sözleri ve alıntılarını, en eski Din Bu 1: Tabu Can Çekişiyor kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İSLAM VE ŞİDDET
Olay öğrenilir. Medine’ye, Peygamber’e haber verilir. Peygamber öfkelenmiştir. Adamların yakalanmaları için buyruk verir. Hepsini yakalattırır. Suçluları, Hz. Muhammed’in huzuruna getirirler. Peygamberin kararı kesindir: -Elleri, ayakları çapraz olarak kesilsin. Gözleri oyulup çıkarılsın... Emir uygulanır. Suçluların elleri, ayakları çapraz olarak kesilir. Gözleri oyulur. Medine dışında, güneşin altında ateş gibi yandığı için “Harre” adı verilen yere götürülürler. Suçlular su isterler, su verilmez. “Taşları kemirirler”, “Ağızlarıyla, dişleriyle toprağı kazarlar” Ölünceye kadar öyle bırakılırlar. (BUHARÎ Zekât/68, Cihad 152; Tecrît/Vudû, hadis 172; Müslim, Kesâme/9-14, hadis 1671 vs. ...) Maide suresinin 33. ayetinde şu buyruk verilmiştir: “Allah ve resûlüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, ya boyunları vurularak öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmeleri ya da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyada çekecekleri rezilliktir. Ahirette ise onlara daha büyük azap hazırlanmıştır.”
İSLAM VE ŞİDDET
“Nerede bulursanız, öldürün, yakalayın, hapsedin, her gözetleme yerinde yakalamak için bekleyin. Eğer tevbe ederler, namaz kılarlar ve zekât verirlerse serbest bırakın. Allah bağışlayan ve esirgeyendir.” (Tevbe Suresi, 5. ayet; Bakara, 191; Nisâ, 89,91) Ve Allah uğruna verilen bu savaş kıyamete kadar sürecekti. Müminler, Allah’ın ve İslam’ın hâkimiyeti için “canla ve malla” savaşmaya çağrılıyordu. Şeriat hükümlerini bütün düşünce, inanç ve dinlerin üstüne çıkarmak ve kayıtsız şartsız hâkim kılmak için kutsal savaş “Deccâl öldürülünceye kadar” son bulmayacaktı. (Ebû Dâvûd, Kitabu’l-Cihâd...)
Reklam
İSLAM VE ŞİDDET
Eşref oğlu Ka’b, genç bir şairdi. Peygamberi ve ona inananları eleştiriyordu. Peygamber bir gün arkadaşlarına sordu: -Bu adamı öldürebilecek kimse var mı? Mesleme oğlu Muhammed, ortaya atıldı: -Ben varım. Eşref Oğlu Ka’b nasıl öldürülecekti? Planlar yapıldı. Hadis kitaplarının yazdığına göre, “yalan”lar uyduruldu, “tuzak” hazırlandı. Bir gece, kalesinde bulunan şairin kafası kesilerek plan sonuçlandırıldı. Ve kesik baş, Peygamber’e alınıp götürüldü. (Buharî, Cihad/15/1, Rehn/3, Tecrît, hadis 1578; Müslim, Cihad/119, hadis 1801; Ebû Davud, Cihad/169, hadis 2768). Yıllardan 1978, 79, 80. Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil, Bedri Karafakioğlu, Ümit Kaftancıoğlu, Ümit Doğanay, Sevinç Özgüner, Doğan Öz... Bunları Allah uğruna öldürecek bir mümin yok muydu? Bulundu, vardı. Pusular kuruldu. Herkes bizden olana kadar mukatele devam edecekti.
İSLAM VE ŞİDDET
Gene gece baskınlarında kâfirler toptan kılıçtan geçirilirken, evler yakılıp yıkılırken öldürülenler arasında “kadınlar ve çocuklar” da bulunuyordu. Bunun üzerine Peygambere, arkadaşlarından biri şöyle sordu: -Ya Resulallah! Evlere yapılan gece baskınlarında müşriklerin kadınları, çocukları da öldürülüyor, ne dersin? -Onlar da öbürlerindendir. (Kadın ve çocuklar da onlardandır.) (Ebu Dâvûd, Cihâd/102, hadis 2638; Cihad/121, hadis 2672: İbn Mace, Cihad, hadis 2840; Ahmed İbn Hanbel, 4/46; Tirmizî, Siyer/19, hadis 1570) Ya “bizden” olan kadınlar, Müslüman annelerimiz, eşlerimiz, kız kardeşlerimiz, arkadaşlarımız? Onlar erkeklerin yönetimine boyun eğmeliydiler. Eğer uslu davranmazlarsa, “Öğüt verin, yataklarından ayrılın, yine de yola gelmezlerse onları dövün” diyordu kutsal kitap. (Nisâ suresi, 34). Müslüman kadının kısmeti de şiddet idi.
İSLAM VE ŞİDDET
Kâfirlerin yalnız kanları değil, malları mülkleri de helâldi. (Dâmâd, c.1, s.494) Hz. Muhammed, Hicretin ikinci yılında bir Kureyş kervanını vurmak üzere sefer emretmemiş miydi? Bedr gazasına yol açan gelişmelerin başlangıcı? Böyle bir kervan basma olayıydı. Bugün Birleşmiş Milletler Anlaşması veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi veya Uluslarası Helsinki Belgesi ne derse desin, fetih hakkı Kuran’da öngörülmüştü. Üstelik bunun için koskoca bir sure indirilmişti. Feth suresi dışında Enfal suresi de vardı. Ganimetler, Allah’ın ve Resulündü (Enfal suresi, 1). Ayrıca Allah Müslümanlara “savaşta elde edecekleri birçok ganimetler vaat ediyordu.”
İSLAM VE ŞİDDET
Savaş esirleri dahi, Kuran hükümlerine göre ganimet cümlesindendi. Köleliğin kaldırılmasına dair gelmiş geçmiş yasalar, böyle bir hükmü kaldırabilir miydi? Müminlerin eline düşen kâfirler, kadın ve çocuklar dahil savaşa katılan Müslümanlar arasında bölüşülecekti. Böylece daha önce Arap kabileleri arasındaki savaşlarda geçerli olan kurallar, İslam’da da sürüp gidiyordu. Yıl 1978. Aralık ayı, gene Maraş’tayız. Cami hoparlöründen yükselen ses şöyle bağırıyordu: “Sizler yoksulsunuz, kâfir Alevîler zengin, onların elindekiler, siz müminlerin hakkıdır!”
Reklam
İSLAM VE ŞİDDET
Bakara suresi şöyle diyordu: “Ey inananlar, öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, kökeye köle, kadına kadın.” (178. ayet) Bu şekilde kısas istemek ölenin velisinin hakkıydı. Eğer bir müslüman erkek, kâfir erkeği öldürürse, kısas uygulanmazdı. Bakara suresi, cezayı bireye değil, eski kabile hayatının bir kalıntısı olarak topluluğa vermiş oluyordu. Ölenin karşılığında kan bedelini, öldürenin topluluğundan bir eşidi oluşturabiliyordu. Kısas yerine bedel de ödenebilirdi. Kadın Müslümanın değeri, erkeğin yarısı kadardı. Diğer cezalar da yapılanın misliyle kısastı. “Eğer bir topluluğa azap edecekseniz, size yapılan azabın eşiyle azabedin.” Nahl suresinin 126. ayetinde böyle emrediliyordu. Kısasa kısas uygulanarak organ kesme türünden cezalar yanında, kırbaçlamak gibi gene ezaya dayanan cezalar da vardı. Zinanın cezası recm idi, yani toprağa gömüp taşlamak.
İSLAM VE ŞİDDET
Ahiret cezası ise şiddet, şiddet ve şiddetti. Allah, “ayetlerini inkâr edenleri yakında bir ateşe sokacak, derileri piştikçe, onların azabı tatmaları için derilerini yenileyecek”ti. (Nisâ suresi, 56) Altın, gümüş biriktirip bunları Allah yolunda harcamayanların alınları, yanları, sırtları, alevli cehennem ateşinde kızdırılan bu biriktirdikleri altın gümüşlerle dağlanacaktı. Günahkârlara cehennemde kanlı, irinli sular içirilecekti. Katrandan gömlekler giyecekler, yüzleri ateşlerde dağlanacaktı. Yardım diledikleri zaman, onlara erimiş maden gibi bir su verilecekti. Erimiş maden karınlarında kaynayacaktı. Tepelerinden aşağı kaynar sular dökülecekti. Onlar için demirden gürzler vardı. Ateşten döşeklerde yatacak, cehennemde yüzüstü sürünecek, üzerlerine ateşten örtüler örtülecekti. Korku, korku, korku. Kutsal kitap, sık sık “Allah korkusu”nu vurguluyor fakat “Allah sevgisi”ne çok az yer veriyordu. “Bu Kur’an, sizi ve ulaşılacak herkesi korkutmak için vahyolundu” deniyordu. (Enam, 19) Allah, Peygambere “Bu kitap sana korkutman, insanları da öğütlemen için indirilmiştir” diyordu. (Araf, 1) “Ey örtüsüne sarınmış kimse, kalk ve korkut.” (Müdessir, 1 ve 2): Allah’ın seslenişi buydu.
NASIL YAKILDIM?
Hamamlara yakıt yapmışlardı beni. “İskenderiye Kütüphanesi”. Yüzyıllar içinde damla damla biriktiğim, havuz olduğum, göl olduğum, deniz olduğum, okyanus olduğum ve yüzbinleri, milyonu bulduğum yurdum. Bir kesimim (Serapium) yakıldı. Yeniden denizleşip okyanuslaşma. Ve işte yeniden yakmaya gelen yeni düşman. Bu kezki müslüman: İslam’ın asıl kurucusu Halife Ömer. “Fetih” sırasında buyruğu verir: -“Yakılsın!” Gerekçesi de var: -“Bu kütüphanedeki kitapların içindeki bilgiler Kur’an’da varsa, bunlara gerek yok. Kur’an’da yoksa, bunlar geçerli değil. Öyleyse ne duruyor, yakılmalı!” Mısır Fatihi Amr İbnü’l-As da buyruğu yerine getirmişti: Tarihler yazar: “O sırada kütüphanenin kitapları hamamlara dağıtıldı. Kitaplar o denli çoktu ki uzun süre hamamlar -oduna gerek kalmadan- bu kitaplarla ısıtıldı.” (Doğu ve Batı kaynaklarında yer alır. Mehmet Mansur da, İskenderiye Kütüphanesi adlı, “reddiye” niteliğindeki kitabında aktarır.)
“Ve siz ey “cemaat-i müslimîn”! Kendi kutsal kitabınızı, Kur’an’ı da yakmadınız mı? Bir kez Affan Oğlu Halife Osman’ınız, bir kez de Hakem Oğlu Mervan’ınız eliyle... Bu yakmalar, yoketmeler nedeniyle değil mi ki, Kur’an’ın orijinali dünyanın hiçbir yerinde bulunamıyor. Bunu, bugün ateşli İslâm savunucularından Dr. Subhi e’s-Salih de araştırmalarında belirtmek zorunda kalıyor.” “Halife Osman döneminde Kur’an’ın ikinci kez derleme ve “resmi mushaf” işi bitirildikten sonra, bu mushafa esas olanlar ve bu mushafın dışında kalan derlemeler, tümüyle yakıldı. Yalnızca Hafsa’nın sandığından alınmış olan birinci derleme Hafsa’ya geri verildi. Yakma buyruğunu veren de Halife Osman’dı. (Bkz. Buhârî, Kitabu’l-Fedâil, Bab: 1-2) Yakılmaktan kurtulmuş olan Hafsa’daki “mushaf” da, Emevi halefilerinden Hakem Oğlu Mervan tarafından yaktırıldı. Hafsa’nın ölümünden sonra. Gerekçe: “Yakılmamış olsa, kuşkulara yol açar.” (Bkz. İbn Ebi Dâvûd, Leiden, 1937, yay. Arthur Jeffery, s. 24) bu yakmalar müslümanların imanını bozulmaktan kurtulmak içindi.”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.