Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Din, Siyaset ve Kadın İran Devrimi

Serpil Sancar Üşür

En Yeni Din, Siyaset ve Kadın İran Devrimi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Din, Siyaset ve Kadın İran Devrimi sözleri ve alıntılarını, en yeni Din, Siyaset ve Kadın İran Devrimi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1963 olaylarının sonunda ilan edilen sıkıyönetim ayaklanma sorumlularını hızla yargılamaya başladı. Tutuklananlar arasın­da Humeyni de vardı ve idam istemiyle yargılanıyordu. Aye­tullah Şeriatmedari ve Milani ile bütün ayetullahlar birleşerek Humeyni'nin ayetullah mertebesine yükseltildiğini açıkladılar. Ayetullahlık makamı tutuklanma ve idam edilme karşısında dokunulmazlığı olan tek makamdı. Böylece Humeyni serbest bırakıldı, fakat kısa süre sonra Türkiye'ye sürgüne gönderildi.
Sayfa 77
Batı tipi reformculuğun ulema için anlamı İslam'ın saygınlı­ğını ve gücünü yitirmesiydi. Ulema'nın bu dönemdeki muhale­fetinin popüler sözleri böylece "din elden gidiyor" vurgusunu taşımaktaydı.
Sayfa 76
Reklam
Seçim Yasası doğrudan ulemanın mali gücünü etkilemiyor­du, ama daha önemli bir konuda, ulemanın ideolojik alanda güç kaynaklarını zayıflatıyordu. Kadınların erkekler gibi seç­me ve seçilme haklarına sahip olmaları kadının, sosyal haya­ta müdahale etmesi anlamına geliyordu. Gayri müslimlere oy hakkı verilmesi de söz konusuydu. Humeyni ve Milani gibi din adamlarının Seçim Yasasına tepkisi sözel olarak İslam'ın temel kurallarına aykırılık noktasında yoğunlaşıyordu. Fakat 1979 Devrimi sonrasında kurulan İslam cumhuriyetinde kadınların oy hakkına sahip olduklarını düşünürsek ulemanın muhalefet nedeninin sadece görünüşte kadınlara oy hakkı tanınmasından kaynaklandığını söylemek çok yanlış olmayacaktır. Kadınların oy hakkı sadece bir araç olarak kullanıldı; gerçekte karşı çıkılan ise, Şah'ın Batı tipi reform önlemleriyle İslam'ı sosyal ve kül­türel hayatta geriletmeyi hedefleyen politikasıydı. Ulema, Batı taklidi reformların ülkede yabancı egemenliğine yol açacağını, Batı emperyalizmine kapı açacağını ileri sürmekteydi.
Sayfa 75
James Bill, 16. yüzyıldan bu yana İran'da laik siyasal otorite ile "müçtehid"ler arasında her zaman bir gerilim olduğunu; fa­kat her durumda iki tarafın da birbirlerinin var olma hakkını ve özel otorite alanını tanıdığını belirtmektedir. Bill, birinci Pehlevi Şahının (Rıza Şah) 1920li ve 1930lu yıllarda dini liderlerin et­kinliklerine yönelik hamlelerin bu gerilim üzerine kurulu den­geyi bozmadığını, bu dengenin 1970li yılların ilk yarısına kadar sürdüğünü belirtiyor. Bu dengenin 1970li yıllarda bozulması­nın nedeni ise, Bill'e göre, müçtehidlerin "modernleşme" politi­kalarına tepki göstermesi değil, ikinci Şah'ın (Muhammed Rıza) doğrudan "müçtehid"lerin varoluş koşullarına yönelttiği saldı­rıdır. Dinsel protestonun 1920 ve 1930larda değil de 1970lerde patlamasının nedeni, din adamlarının öz savunma ve hayatta kalma mücadelesine zorlanmalarıdır.
Sayfa 68
Evet ne kadar adil olduğunu görüyoruz
Humeyni, "Tanrı" tarafından vahyedilen ilahi yasaların mut­lak, ebedi doğrunun ve toplumsal düzenin kuralları olduğunu vurgular. İnsanların mutluluğu ancak toplumun bu kurallara uygun biçimde düzenlenmesi ile mümkündür. İslam'ın kuralları (şeriat) insan hayatının her alanını düzenleyecek normlar ge­tirmektedir. İlahi kuralların bir norm önermediği en küçük bir alan bile yoktur. Toplum insanlar tarafından yapılan yasalarca değil, bu "ilahi" yasalarca yönetilirse ancak adil bir toplum olur.
Sayfa 55
Humeyni düşüncesinin evrimine baktığımızda 1970 öncesi yıllarda kesin bir biçimde bir İslam teokrasisini savunduğunu göremeyiz. Hatta 1943'te kötü ve yozlaşmış herhangi bir iktida­rı, hiç otorite olmaması durumuna yeğlediğini ; yani hangi bi­çimde olursa olsun doğrudan de facto bir iktidarı savunduğunu görürüz. 1960lı yılların başında ise, Humeyni toplumsal düze­nin temelinin Şeriat olması gerektiğini savunmakla beraber, bu düşüncenin meşruluk kaynağı hâlâ Anayasa'daki ulemanın şe­riata uygunluk denetimini gerçekleştirme rolünden öte gitmez. Bu dönemde Humeyni için İslami düzeni savunmak büyük öl­çüde Anayasa'yı savunmakla özdeştir.
Sayfa 55
Reklam
Şah karşıtı devrimin bir İslam teokrasisi ile sonuçlanmasında rol oynayan güçlerin meşruluk temeli Humeyni'nin 1970lerin hemen başında geliştirdiği "Hükümet-i İslami" doktrininden kaynaklanmaktadır. Humeyni'nin bu doktrini Şii ideolojinin evriminde bir doruk noktasını temsil eder ve ideolojinin tarihi boyunca en önemli nitel dönüşüm olarak adlandırılabilir.
Sayfa 55
Gaiplik doktrini, küçük yaşta on ikinci imam olan Mehdi'nin imam olduktan kısa bir süre sonra ortadan kaybolması üzerine gelişmiştir. Şiiliğin on iki imamlık koluna göre Tanrı insanlara yol göstermek üzere sadece on iki imam tayin etmiştir. On ikin­ci imam ölmemiştir; fakat bir tür görünmez olmuştur (gaiplik). On ikinci imam, ilahi adalet günü Mehdi olarak, mesih (kurta­rıcı) olarak geri dönecek ve yeryüzündeki otoritenin tek sahibi olarak hükmedecektir. Gerçek adalet ve mutluluk bu dönemde gerçekleşecektir. Şiilere göre bu gaipliğin nedeni bir tür sınama­dır.
Sayfa 51
İslam dini içindeki en büyük iki mezhep olan Şiilik ve Sünnilik ayrışması, Muhammed'in ölümünden sonra Peygamber'in ye­rine getirdiği işlevlerin nasıl ve kimler tarafından üstlenileceği sorunundan kaynaklanmıştır. Bu sorun özü itibariyle siyasal ik­tidarın ele geçirilmesi ve kullanılması sorunudur. "Dört Halife Dönemi" boyunca, Muhammed'in yakın mücadele arkadaşla­rı ve akrabaları kendi içlerinde "liderlik" sorununun çözümü konusunda çatışmalı politikalar izlemişler ve yaşanan bir tür iç savaş Şii-Sünni ayrımını doğurmuştur.
Sayfa 47
Biyolojik determinizm olarak adlandırılan bu yaklaşım cinslerin yeteneklerinin , yönelimleri­nin , becerilerinin biyolojik nedenlerle farklılaştığını söyleyerek cinslerin eşitliğinden çok, tamamlayıcılığından söz etmekte, böylece kadın ve erkeği farklı rollerle donatmaktadır. İslam ide­olojisi de biyolojik determinizm yaklaşımının özgün bir biçimi olarak ortaya çıkmakta ve cinsler arası farklılık ve eşitsizliği do­ğal olduğu gerekçesi ile savunmaktadır.
Sayfa 38
Reklam
İslamcı ideoloji, cinsler arası eşitliği reddeden ve cinslerin farklılığını meşrulaştırmaya çalışan ideolojilerin özgün bir bi­çimidir.
Sayfa 38
Siyasal ve kültürel kriz yaklaşımına göre bireyleri İslamcı si­yasal ideolojiye iten şey; İslam ülkelerinde Batılılaşma/modernleşme politikalarının yarattığı kültürel anomi, yabancılaşma ve kimlik krizidir. Bu kriz bireylerde kültürel kökenlere dönme, İslam kültürünün sağladığı dayanışma, birlik ve Batı'yı dışlama temalarının peşinden gitme eğilimi yaratmaktadır. İslam ideolo­jisinin devlete ve toplumsal yapıya sunduğu alternatif, yabancı­laşmadan, sosyal atomlaşmadan kaçışın bir sonucu olmaktadır.
Sayfa 35
Laiklik, şeriatın hukuk alanından tamamen dışlanması; re­formcu İslam, şeriatın Batı kültürü ile bağdaştırılması anlamına geiirken, İslamcılık, şeriat'ın sadece hukukun değil, devletin ve toplumsal yaşamın temeli haline getirilmesidir. Böylece şeriat bir hukuk sistemi olmaktan çıkmakta ve bir ideolojiye, bir si­yasal doktrine dönüşmektedir.
Sayfa 30
İslamcılık açısından din , tanrı ile birey arasındaki dua, ibadet, tören vb. ifadelerle dile getirilen bir ilişki değildir. Din siyasal, sosyal, ekonomik alanda yol gösterici olan bütün­cül bir yaşam biçimidir. Yaşamın bütün yönlerini kapsayan din karşısında siyasal toplum-sivil toplum ayrımının ortadan kalk­ması ve her ikisinin dinle özdeşleşmesi söz konusudur. İslamcı­lığın bütüncü (totalist) özelliği, devletin, toplumsal yaşamın ve "ahlak"ın İslam'ın temel kuralları olan "şeriat"a göre yeniden yapılandırılması anlamına gelmektedir.
Sayfa 30
AKP ve Kadın
AKP'nin kadın hakları söylemi öte yandan "aile değerleri­nin korunması" politikalarının içine gömüldü; geriye sadece aile içi şiddeti önleme politikaları kaldı. AKP'nin aileyi koruma politikası ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kadınlara sağladığı evlilik danışmanlık eğitimleri ve sosyal yardımlar içinde şekillendi.
Sayfa 16
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.