Kitabın arka kapak yazısını okuduktan sonra gelecek vaat eden bir hikâye sanarak almıştım. Ama bitirmek için kendimi sertçe azarlamam gerekti.
Asla ama asla tavsiye etmeyeceğim kitaplar listesinde yerini aldı.
Öncelikle kitap inanılmaz durgun. Yani neden yazılmış, olaylar neden o şekilde kurgulanmış hiçbir fikrim yok. Basit bir şekilde konuyu ele alacak olursam 1790 yıllarında bir eczacı kadın, sevdiği erkek tarafından sağlam bir kazık yiyor ve bunun neticesinde erkekler tarafından kandırılan/ezilen kadınların onları öldürmesine yardım ediyor.
Böyle bir konu... Allah'ım... Kulağa geldiği haliyle gerçekten güzel, gizemli ve aksiyonu bol bir hikâye çıkacakmış gibi geliyor değil mi? Ama üzgünüm, ölü bir esere bakıyorsunuz. Hiçbir şey olduğu yok. Düz olaylar silsilesi. Birileri geliyor, derdini anlatıyor ve bizim hanımefendi bunlara bir zehir veriyor. Bu kadar.
Daha sonra günümüz dünyasında yaşayan ve aldatılmış bir başka kadın karakterimiz var. O da bir şekilde acısını unutmak için geldiği Londra'da bu eczacı ablanın şişelerinden birini buluyor. Onu araştırıyor.
Bu ikisi arasında ne bağlantı var, neden yazar bunları yazma gereği duymuş inanın hiçbir şey söyleyemiyorum.
Kitap bitmek bilmedi. Olaylar akmadı. Kitap uzadıkça ben kafamı duvarlara vurmak istedim...
Yani anlayacağınız kendinizi bu kitaptan sakının. Ben hiç beğenmedim.