Her ne olursa olsun, mistik deneyimler ve teozofik irfani öğretiler ehl-i sünnet
içinde kendilerine güçlükle yer bulabiliyordu. Müslümanlar Allah'la, manevi aşkın
doğurduğu yakın bir ilişkiyi düşünemiyordu. Kendini Allah'a bırakmak, şeriata uy-
mak ve Kuran'ın öğretilerini sünnetle tamamlamak ona yetiyordu. Kelam bilgilerine
ve fıkıh konusundaki ustalıklarına güvenen ulema, kendilerini cemaatin yegane din-
sel önderleri olarak kabul ediyorlardı.