Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Doğu Anadolu Gerçeği

Seyyid Ahmet Arvasi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
...geri kalmışlık, bir bölgenin değil, topyekün Anadolu'muzun kötü damgası idi. Ülkemizin geri kalmışlığı söz konusu idi. Kalkınma bir "parça" meselesi değil, bir "bütün" meselesi idi.
Peki, bize topyekün vatanımızı sevdirecek ve onun dertleri ile dertlenecek coğrafya derslerini kim verecekti? Halbuki biz, coğrafya derslerini, bir "vatan coğrafyası" aşkı etrafında yoğuracak bir eğitim kadrosuna, su ve ekmek kadar muhtaçtık. Öyle bir coğrafya eğitimi ki, Prof. -merhum- Remzi Oğuz Arık Bey'in tabiri ile, bizi, "coğrafyadan vatana" götürsün; bize, dağ dağ, ova ova, ırmak ırmak, yayla yayla, taş taş vatanımızı bir bütün halinde tanıtsın ve sevdirsin.
Reklam
Bir taraftan "oy avcıları", bir taraftan "vatan bölücüleri", bir taraftan "yabancı ajanlar", Doğu ve Güney-Doğu Anadolu'muzun dert ve meselelerini alabildiğine sömürmüşler, "gerilik" ve "sefalet" edebiyatı ile geniş halk kitlelerini istismara yönelmişlerdir.
Bu ne garip oyundur ki, Doğu Anadolu denince akla hemen "kürtlük" gelir? Bu oyunu bize kimler oynadı? Yahut bu yanlışı, nasıl olur da düzeltemeyiz? Biz, bir fasit dairenin içine mi düşmüştük?
Çocuklarına iyi bir tarih şuuru verememiş, Moskof'u, Ermeni'yi, Bulgar'ı, Yunan'ı ve bilmem daha kimleri öğretememiş, kısaca, dostunu ve düşmanını iyi belletememiş, kendi "milli" ve "mukaddes" değerlerini, kafalara ve vicdanlara gerektiği gibi işleyememiş, Türk'ü Türk'e, Müslümanı Müslümana sevdirememiş bir maarif ile nereye gidilebilirdi?
Bir sosyoloji kanunu halinde belirtelim ki, bir yerde "devlet", kendini hizmetleri ve otoritesi ile hissettiremezse, orada küçük de olsa, kendiliğinden başka otoriteler teşekkül etmeye başlar. Çünkü, toplumlar, otoritesiz yasayamazlar. Durum, Doğu ve Güney-Doğu Anadolu'muzda yaşayan vatandaşlarımız için de aynıdır.
Sayfa 38 - BilgeoğuzKitabı okudu
Reklam
Kürtçe
Herkesin rahatça müşahede edeceği üzere bugün, Doğu ve Güney-Doğu Anadolu'muzda yaşayan halkımızın kahir ekseriyetinin konuştuğu dil, kesin olarak Türkçe'dir. Ancak, daha önceden de belirttiğimiz üzere, yol ve mektep götüremedeğimiz ve kültür merkezlerimizle irtibat sağlayamadığımız bazı vatan parçalarında yaşayan vatandaşlarımız, bazan "kurmanci", bazan "zazakî", bazan " goranî", bazan "sorani", bazan "loranî" (lurî) denen ve hepsine de ortak olarak "kürtçe" tabiri yakıştırılan bir "ağız"la konuşmaktadırlar. Ancak, hemen belirtelim ki, bu "ağızları" konuşan gruplar, birbirlerini anlamamaktadırlar. Hepsinde ortak olan tek şey, "yek,dü, se, çar, penç,...." diye başlayan ve devam eden Farsça Sayı Sistemi'dir. Oysa, etnolojik araştırmalar göstermiştir ki, en iptidaî bir dilin bile, kendine mahsus bir sayı sistemi vardır. Herkes rahatça müşahede etmektedir ki, emperyalistlerin ve bölücülerin " Kürtçe" tabir ettikleri " ağzın" böyle bir hususiyeti yoktur. Bu durum bile, "zorlama bir dil" ihdas etme gayretlerini ortaya koymaya yeter. Bize göre, "kürtçe" tabir edilen "ağız", kültür temaslarının emperyalizme dönüşmesinin acı bir meyvasıdır.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.