Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Marjinal Sohbetler 2: "Entelektüeller ve Aykırılıkları"

Doğu Batı Sayı - 66

Doğu Batı Düşünce Dergisi

Doğu Batı Sayı - 66 Gönderileri

Doğu Batı Sayı - 66 kitaplarını, Doğu Batı Sayı - 66 sözleri ve alıntılarını, Doğu Batı Sayı - 66 yazarlarını, Doğu Batı Sayı - 66 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Vian ve Fransız Edebiyatı
Başta iki büyük savaş olmak üzere, insan eliyle yaratılmış bir­ çok felakete tanıklık eden 20. yüzyıl Fransız edebiyatı, çıkış yolunu ge­nellikle ideolojilerin, edebî ve felsefi akımların belirleyici olduğu güdüm­lülükte aramıştır. İki savaş arası döneme damgasını vuran gerçeküstücü­lük ve varoluşçuluk akımları yalnızca edebî anlamda bir ortak tavır sergi­lemekle yetinmemiş, aynı zamanda toplumsal sorunların çözümü konu­sunda radikal tezler öne sürmüştür. Kırklı yılların edebî yaşamını biçim­lendiren varoluşçu düşünce ve onun öncüsü Sartre ile olan iyi ilişkilerine, ona duyduğu hayranlık ve saygıya karşın, Boris Vian hiçbir zaman katı bir güdümlülük gerektiren bir grubun sempatizanı olmamıştır.
Ah yürek söken ve jöleli şarkılar…
1954’te Cezayir Savaşı’nı ve bir barışseveri konu edinen “Asker Ka­çağı” (Fe deserteur) adlı şarkısı büyük yankı uyandırdı. Binlerce satışa rağmen Fransız vatanseverlerinin öfkesi üzerine şarkı yasaklanmıştır.
Reklam
Ah Boris aradığım tüm özellikler var sende, bir huyun hariç!
“Mezarlarınıza Tüküreceğim “adlı kitabından sonra Vian müzikle daha çok ilgilenmeye başladı. Kar­deşleri Alain Vian ve Leilo Vian ile birlikte Fransız caz topluluğu Claude Abadie’ye girdi. Claude Luter ile birlikte çalıştı. Jazz Hot, Jazz News gibi dergilerde modern cazın Fransa’da kabul görmesi konusunda yazılar yazmıştır. Sadece cazla değil, Bertolt Brecht’in şiirlerinden uyarlamalar yapmış ve rock ile ilgilenmiştir.
Boris Vian’a;
Mühendis, caz trompetçisi ve caz eleştirmeni, kabare şarkı sözü yazarı, film oyuncusu, yazar (en geniş anlamıyla yani oyun, roman, şiir, kısa opera, kabare, senaryo),çevirmen,ressam, hazırcevap, alaycı, savaş karşıtı, bohem, varoluşçu ama Sartre sevmez, muhalif, sabıkalı bir pornografi yazarı, bilimkurgu uzmanı, kara mizah ustası...
Bu alıntı 1K için uygunsuzdur!
Yazmak böylece hem akademik hem entelektüel hem de politik bir eylem olarak “ne olursa gider” yaklaşımını onaylayan bir başıboşluktan ziyade kendi içinde tutarlı fakat esnek bir eylemi ifade eder.
1K’ya sorsalardı! Burada çok “yazar “var:))
Eleştirel entelektüeller olarak görülen yirmi yedi akademisyen-düşünürle yapılan görüşmelerde kendilerine yazmak eylemi hakkında ne düşündük­leri sorulmuştur. Bu akademisyen-düşünürler kendilerini yazar olarak görmekte midir; hem akademisyen hem de alanında önemli çalışmalara imza atmış birer entelektüel olarak yazım şekli ve yazma sürecinin tanım­lanması hakkında ne düşünmektedirler?
Reklam
O zaman kadınların hayal gücüne dikkat edin
Braidotti’nin feminist teorisini şekillendirdiği önemli bir nokta gene Deleuze’e atıfla sözünü ettiği azınlık oluştur. Azınlık oluş, nicel bir du­rumdan öte bir bakış açısıdır. Dolayısıyla kadınlar, azınlık oluş çerçeve­sinde kendilerinden yola çıkarak diyalektik süreçleri aşmada önemli rol oynarlar. Burada bir üstünlük kurma, hegemonya oluşturma çabasından çok “öteki olmaktan kurtulabilmek” amaçtır . Azınlıkları oluşturan “kadınlar, siyahiler ... “ “öteki” olarak “umut taşıyı­cılarıdır” . Azınlık oluş, aynı zamanda hayal gücü­nün kullanımını tetikler . Azınlık oluş bireysel bir tutum değildir. Adı üstünde azınlık olmak (kadın olmak, siyahi olmak vb) “kolektif’ bir tutumu ve paylaşımı gerektirmekte ve vurgulamaktadır.
Umut Mekanları
Brai­dotti gibi diyalektik olmayanı aramayarak diyalektik ütopyacılık çerçeve­sinde tartışmalarını sürdüren ve yirmi birinci yüzyılın hemen başında umut kavramını ele alan David Harvvey (2000) de “batının tutamadığı sözler” vurgusunda bulunur. Avrupa’nın başarısızlığı hem piyasa ekono­misi etrafında şekillenen ilişkiler hem de haklar bağlamındaki normatif düzenlemelerde kendini gösterir. Batının insanların tüketme isteğini arttı­racak politikalar yürütmesi, piyasayı genişletmek amacıyla yerleştiği me­kânların kendi kültürlerini dikkate almaması piyasa temelli sıkıntılar olur­ken, yine piyasa temelli eşitlik anlayışının haklar bağlamında ele alınma­ sının yarattığı sorunlar ve Batının yirminci yüzyılda başka topraklara müdahaleleri de politik alanda sıkıntılara sebep olmuştur.
Umudun var olduğuna dair umut besliyorum
Umut kavramı, her ne kadar ihmal edildiği dönemler olsa da, tarih bo­yunca hep “bir yerlerde” olmuştur/durmuştur. Kavram yalnızca kişisel bir beklenti olarak değil aynı zamanda politik ve sosyolojik tanımlarıyla da var olmuştur. İnsanların doğaüstü güçlerden beklentilerinin olmasından insan aklının önem kazandığı ve insanın her şeyi kontrol edeceği rasyonel bir tablonun sunulduğu beklentilere dek uzanan bir yolda her zaman her yerde insanın karşılaşabileceği bir umudun varlığına dair umut duyuldu­ ğunu söylemek mümkündür. Toplumsal ve politik yıkımların yaşandığı dönemlerde özellikle umut kavramına “hayati” bir önem yüklenmiş, umu­dunu koruyanların bu yıkımlardan daha sağlam çıktığına yönelik yazılar/ anlatılar önem kazanmıştır.
Eleştirel teori düşündüğümüzden de kapsayıcı
Günümüzde eleştirel teoriyi ele aldığımızda eleştirinin kaynakları ve eleştirinin yöneltildiği durumlar/konumlar/kavramlar bağlamında geniş bir yelpazeden bahsetmek mümkündür. Bu yelpaze, Freud’dan Lacan’a uzanan bir süreç bağlamında psikanalitik eleştiriden', sınıfsal ve ideolojik olandan yola çıkan bir eleştirel tutum olarak Marksist eleştiriye; oradan da patriyarkanın çözümlenmesini ve kadın erkek dikotomisine son veril­mesini amaçlayan feminist eleştiriye dek uzanır. Bunun yanında edebî metinler üzerinden dilin kullanımı ile ilgili eleştiriler, okuyucu-yazar arası ilişkileri konu edinen eleştiriler, yine dilbilim ve antropolojiden yola çıkan yapısalcı eleştiri ve bu yapıların çözümlenmesini salık veren dil- edebiyat-kimlik ilişkisi bağlamında yapısökümcü eleştiri söz konusudur. Ayrıca tarihsiciliğin eleştirisini de içeren kültürel eleştiri, kadın-erkek dikotomisini aşma noktasında yeni bir açılım sağlayan queer eleştiri, Amerika’da yaşayan siyahilerin başlattığı eleştirel ırk teorisi, gene Ame­rika’daki eleştirinin diğer toplumlar ve kıtalarda nüksettiği postkolonyal eleştiri de eleştirel teorinin son dönem konuları arasında yerini almıştır.
Sayfa 139
Reklam
İyi bilirim “göçebe”liğin ne olduğunu
Gerçek anlamda göçebe hareketlerine alışkın bir yer olan Kuzey İtalya’da doğan Braidotti, kendi göçebelik de­ neyimini Avustralya’da lisans eğitimi sırasında yaşar. O sıralarda hem göçmenlere hem aborjinlere “öteki” olarak bakılması, kendisinin de bir göçmen olması nedeniyle “öteki” olarak konumlanmasına sebep olur. Sorbonne’a doktoraya gitmesiyle bu göçebe hayat devam eder. Bir takım kavramların birbirlerine zıt olarak konumlandırılması ve iki ayrı kutba ayrılması fikrine karşı oluşu, diyalektiği aşma çabası içine girmesini sağ­lar. Bu noktada Braidotti’de Avrupalı kimliği fikri, bir hiyerarşik konum­landırma göstergesi değil, çok kültürlü kimliğin ve bu kimliklerin bir ara­da var olabilmesinin simgesi olarak şekillenir.
Sayfa 137
Her akademisyen ENTELEKTÜEL değildir!
Çoğu zaman entelektüel ve akademisyen kavramlarının her ikisi de aynı durumu nitelemek için kullanılmaktadır. İkisi arasındaki ayrımı ortaya koyan Steve Fuller’e (2009: 84) göre kurumsal ortamda bulunması nede­niyle “verimlilik” temelinde değerlendirilmesi akademisyenin birçok ko­nuyu gönlünce çalışmasını engellese de bu durum akademisyenler arasın­dan da entelektüeller çıkmasını engellememektedir. İki kavram arasındaki farklılıklar üzerine derinlemesine analiz yapılması mümkün olmakla bir­likte, bu fark en basitinden “sunumuna ilişkin sunulan yanında olmadı­ğında panik yapmayan kişinin” entelektüel olmaya daha yakın olduğudur; bu kişi aynı zamanda “söyleyecekleri yazdıklarıyla sınırlı olmayan” kişidir.
Sayfa 136
Aşk ve Savaş birbirine çok benzer
Bizler çocuklara ve siyasi düşmanlarımıza zalimizdir; ikiyüzlülük her düzlemdedir: evde ve dışarıda; züppelik evcimendir ama temsili de­mokrasilerde ciddi ideolojik etkileri olur; ve bizler kişisel dostlarımıza siyasi müttefiklerimizden daha az olmayacak derecede ihanet ederiz,aslında bu nedenle aşk ve savaş bu kadar benzerdir.
Sayfa 112
Kişi kendine eşit olanları zalimce yönetemez!
Devlet zalimlik yoluyla, korku salarak özgürlüğü yok ettiği için, bi­reysel özgürlüğe duyulan saygı kendisini hem zalimlikten korku hem de “korkudan korku” olarak gösterir. Liberal siyasi vizyon “her biri­mizi korku yükünden kurtarmayı amaçlar böylece, hükümetin bizi terörize etmeyeceğinden, aslında edemeyeceğinden dolayı kendimizi özgür hissedebiliriz.” Ayrıca, zalimlik edimlerini meşru kılmak için eşitsizliğe de ihtiyaç duyduğundan, bu kötülüğün ortadan kaldırılması bir siyasi araç olarak eşitsizliğin de ortadan kaldırılmasını ima eder, çünkü “kişi kendine eşit olanları zalimce yönetemez.”
Sayfa 111
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.