Bomboş bir otobanda muhteşem bir futbolcu, kunduz kostümlü bir kadın... İşte, hayat bu kadar komik olabilir. *
*
____
Susan Elizabeth Phillips i
sevmeyen yoktur herhalde bu akşamki kitabım tüm eğlencesiyle Doğuştan çapkın. *
*
____
Konusuna gelince :Yol kenarında başsız bir kunduzun yürüdüğünü görmek her gün karşılaşılabilecek bir manzara değildir. Chicago Stars'ın oyun kurucusu Dean Robillard 'ın destansı yaşamında bile... Dean yeni spor arabasının frenlerine asılıp kunduzun yanında durur ancak kunduz, kocaman kuyruğu sallanırken küçük,sivri burnunu havaya dikerek yoluna devam eder. Hem de tam gaz. Çünkü kunduz çok öfkelidir. *
*
____
Bu kesinlikle bir dişi kunduzdur çünkü başının olması gereken yerde, terle ıslanmış,koyu renk atkuyruğu saçlar görünmektedir. Kendi sıkıcı yolculuğunda aklını dağıtacak bir şey için yanıp tutuşan Dean kapıyı açıp Colorado 'ya giden yola adım atar.
*
*
-------------- Eğlenceli, romantik ve dokunaklı. Teşekkürler
Doğuştan ÇapkınSusan Elizabeth Phillips · Pegasus Yayıncılık · 2015246 okunma
Bazı yerleri gereksiz uzatılmış olsa da okuması keyifli bir seri. Blue'nun sürekli kaçma isteği, Dean açılmakta bu kadar geç kalmasına delirmiş olsam da okunulası
Doğuştan ÇapkınSusan Elizabeth Phillips · Pegasus Yayıncılık · 2015246 okunma
Bu yazarın kitaplarını görünce istemsiz heyecanlanıyorum. Uzun uzun betimleme yapmadan ortamı ve olayları o kadar güzel anlatıyor ki hayal etmesi kolaylaşıyor. Anlatımındaki hiçbir şey beni sıkmıyor.
Kitapta otobanda birbirini bulan Dean ve Blue’nun ilişkisini okuyoruz. Aralarda da Dean’in anne babası April ve Jack var. Ben en çok Blue ve Nita’nın konuşmalarını sevdim. Atışmalarını demek daha doğru olur tabi. Eğlenceli, sevgi dolu, insanı mutlu eden bir kitap olmuş.
Doğuştan ÇapkınSusan Elizabeth Phillips · Pegasus Yayıncılık · 2015246 okunma
Dean tokmağı çevirip kapıyı açtı ve Blue kedi gibi tısladı. “Nita Garrison polis çağıracak! Kendini tutuklatmadan bana cüzdanını ver.”
Dean omzunun üzerinden ona baktı. “Cüzdanımdan ne istiyorsun ki?”
“Akşam yemeğimi.”
Dean onun arkasından yaklaştı, omuzlarından tuttu ve onu kendine çevirdi. Yüzünde kararlı bir ifade vardı. “Bir daha asla bana yalan söyleme. Bu tekrarlanırsa, buradan gidersin. Anladın mı?”
“Bu haksızlık. Sana yalan söylemek hoşuma gidiyor. Hayatımı kolaylaştırıyor.”
Ama Dean yemeklere ilgisini kaybetmişti. “Senin pembe bir şeyin yok mu?”
Blue şortuna ve kamuflaj desenli tişörtüne baktı. “Bunların nesi var ki?”
“Küba’yı işgal etmeyi planlıyorsan bir şeyi yok.”