“Bir metni okurken o metni yazan hakkında bildiğimiz otobiyografik bilgilerin ötesinde ona yakıştırdığımız özelliklerden kafamızda bir yazar oluştururuz. Biz bu yüzden bazı yazarları severiz, bazılarını da sevmeyiz. Eğer bazı yazarlar bizim korku, umut, beklenti, kaygılarımızı dile getiriyorlarsa, yani bizim öteki-ben’imiz olabiliyorlarsa, onlar sevdiğimiz yazarlar olurlar. Dolayısıyla her anlatının üzerinde dolaşan gölge, iki kişinin bileşimidir: yazarın ve okurun.”
Sancho günü temsil eder. Çıkarını kollayan korkak, cahil bir köylüdür o. Don Kişot yanılsamaya kapılmış bir hayalperest olarak eskiyi temsil eder, kaybolan bir dünyayı geri getirmek için göze alamayacağı hiç bir çılgınlık yoktur.
Bir kaygı ve kuşku dönemidir hızlı değişim dönemleri. İşte bu derin kuşku ve kaygılardan en çok sanat yararlanır; çünkü yaratıcılık bu tür kaygılı ve kuşkulu hesaplaşmalardan beslenir.
Bir metni okurken o metni yazan hakkında bildiğimiz otobiyografik bilgilerin ötesinde ona yakıştırdığımız özelliklerden kafamızda bir yazar oluştururuz. Biz bu yüzden bazı yazarları severiz, bazılarını da sevmeyiz. Eğer bazı yazarlar bizim korku, umut, beklenti, kaygılarımızı dile getiriyorlarsa, yani bizim öteki-ben'imiz olabiliyorlarsa, onlar sevdiğimiz yazarlar olurlar. Dolayısıyla her anlatının üzerinde dolaşan gölge, iki kişinin bileşimidir: yazarın ve okurun.