Bir millet ki, aydını halkından kopmuş; halkını, inkâr ettiği, kötülediği, horladığı, ama yerine hiçbir teklif getirmediği töreleri, görenekleri, gelenekleri ve değer yargılarıyla başbaşa bırakıp gitmişti.
O kadar ve öylesine ki, yavaş yavaş varlığının bütünü anlamını yitirmeye, bu yüzden de bütün duygularının yerini çocukluk günlerinin yağmur hüzünleri almaya başladı..
"Sevmiştim ben seni.. bir genç kız nasıl ve ne kadar sevebilirse öyle."
Uzanıp elini tuttu Şerif'in:
"Saygım gene öyle.. sana karşı. Ömrüm oldukça da sevgiyle anacağım seni. Sen benim ilk sevgilimsin. Bambaşka bir şeydir bu. Bana mutluluğu tattırdın sen."