Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dönüşüm

Tahsin Yücel

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
« İnsan, bu kısacık sürede, omzunda bir ölü taşıdığını düşünse bile ürpermez, çünkü, tabutun paylaşılmış ağırlığı bizim ölüm düşüncemizle oranlı olmadığından mıdır, nedir ölmüş bir insan taşıma duygusu, hele ilk duyuluşu da değilse, kolay kolay omuzlardan yüreğe inmez.»
Sayfa 121 - Bilgi Yayınevi, DönüşümKitabı okudu
Gözlerini doğup büyüdükleri topraklarda yummak isteyenlerin yerden göğe kadar haklı olduklarını düşünüyordum.
Reklam
"Katiba iyice bunadı," diyorlardı. Katiba bunamamıştı kuşkusuz, ama bunalıyordu. Bir zamanlar, nerede olursa olsun, hep Zöhre Bacı'ya doğru yürümek bayağı içini serinletirdi, anlatılmaz bir mutluluk verirdi ona. Şimdi durum tümüyle değişmişti: görülmüşe, uzaktan uzağa yaşanmışa, değişmeze doğru yürümüyordu artık, yaşanmak, görülmek istenene, değişmiş olana doğru yürüyordu: o eski, o her zamanki, o sonsuz Zöhre Bacı'ya doğru yürümüyordu artık, Hacela' dan dul kalarak çatal kapılı evde yalnız oturan, yaşlı Zöhre Bacı'ya doğru yürüyordu. Hem de kesinlikle varmak istiyordu bu kez, varmak ve kalmak İstiyordu. Bu yüzden, yürürken de bunalıyordu. Son günlerde, yürüdüğü alan da çok daralmıştı: yalnızca Ötegeçe' de, daracık sokaklarda yürüyordu. Gene de çok az karşılaşıyordu Zöhre Bacı'yla. "Allahım! Büyük İnsanlar ne kadar az karşılaşıyorlar!" diyordu içinden, bunalıyordu.
Kişi tutsak edilip de yurdundan uzaklara sürüklendi mi beyin bitip tükenmek bilmeyen anı yüküyle, beden yıllardır alışılmış, şaşmaz devinileriyle dirense bile, el yurdu uykulara dek sızar, çirkin gerçekliğinin ağırlığını duyururdu; yastık, yatak, battaniye, iskemleler ve duvarlar, bedenin devinilerine sinsi sinsi yeni yönler verir, el yüzleri dost yüzlerin uzaklığını kesinlerdi, gerçek yurt düşe dönüşürdü böylece, ama bir de "Kalk bakalım, gidiyorsun!" dendi mi, isterse daha varılmamış olsun, yurt bütün görüntüleri, bütün yüzleri, bütün sesleri ve bütün kokularıyla yeniden ışıyıverirdi.
şu yeryüzünde her memleketin kendi dili, her insanın kendi memleketi vardı, ama herkes bilirdi ki, tüm memleketlerin üstünde aynı güneş dolanıyordu;
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.