Nasıl da tek başımayım. Balık üzre yalnız! Koca kırmızı otobüslerin içi insan dolu. Vitrinler ışıklı. Yollar boyunca taksiler pırıl pırıl. Sinemaların koltukları ılık biliyorum! Ama neye yarar?
"Seni seviyorum. Yanlış anlama : çok fazlanı değil, sen eksiğini."
Şimdi o böylesine güzel anlatırken aşkı, umudu, hayatı, yalnızlığı, hasreti..
Bir de ondan dinlemek gerekmez mi?
Onlarca farklı pencereden bakacağız belki ama çok güzel şeyler göreceğimize eminim.
Bırakalım kendimizi onun kelimelerine, sitem etsin arada
Uzun süren bi' kitap okuyamama, iki satır yazamama hastalığına yakalandım bugünlerde. Beni ne zaman öldürür acaba diye beklediğimi fark ettim sonra da. Bu iş böyle olmaz dedim, yazık elindeki kitaplara. Üstelik resmen kullanmıyorsun beynini, olur mu bu iş böyle dedim kendi kendime. Gidip gelip henüz okumadığım kitapları karıştırmaya başladım
Nasıl da tek başımayım. Balık üzre yalnız! Koca kırmızı otobüslerin içi insan dolu. Vitrinler ışıklı. Yollar boyunca taksiler pırıl pırıl. Sinemaların koltukları ılık biliyorum! Ama neye yarar?
Kün emri’yle yaratılışın ilk günlerinden ayrımsızdı bu yaşama! Dört kıtada dev yumurtalar çatlayalı, memeli yaratıklar doğurmağa başlayalı beri, bir boğuşma! Yutulan yutulana. Bir oluş halindeydi çevresi. O bu oluşun ortasında yutulmağa hazır. Kimse ayağının burnuyla dokunmak istemiyor ötekine. Kasaplar çarşısında koyunlar kendi bacaklarından asılı. Sinek gibi geberiyor, beş paralık alacak uğruna çarşının göbeğinde adam vuruyor, leş kargaları gibi ölülerden arta kalanı pay edemiyorlardı..