Çağının Bir Yazarı

Dostoyevski

Joseph Frank

En Eski Dostoyevski Gönderileri

En Eski Dostoyevski kitaplarını, en eski Dostoyevski sözleri ve alıntılarını, en eski Dostoyevski yazarlarını, en eski Dostoyevski yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İppolit, ölümü, o evrensel yazgıyı, doğanın ya da daha doğrusu imha edilmek gibi bir onursuzluk ve haksızlığa bireyin onay vermesini talep eden bir dünyanın yaratıcısı tarafından kendisine yöneltilmiş kişisel bir hakaret ve "aşağılanma" olarak görmeye başlar.
Sayfa 614 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
İppolit, İsa'nın ilk havarilerinin, İsa'nın ölümüne galebe çaldığı sözüne nasıl olup da inanmaya devam ettiklerini anlayamaz ama İppolit inancın bu gizemine kapalıdır, hayatının son günlerini acı ve umutsuzluk zehriyle ağulanmasına yol açan şey de işte bu inanç eksikliğidir.
Sayfa 615 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Öteki kahramanlar gibi, İppolit de içgüdüsel olarak Prens'i kendi vicdanının bir ölçütü olarak görür. Yine de Prens'in "alçakgönüllülüğü" İppolit'in "isyan"ının ideolojik karşı tezidir, Genç Nihilist'in küfürlü duygu değişimlerini göğüslemesi gereken kişi de Mışkin'dir. İppolit, Prens'in "Hıristiyan yumuşak başlılığına" itiraz ederken, "Beni yiyip yutacak şeyin yiyip yutması yetmiyor mu, bir de ona övgüler düzmem mi bekleniyor benden?" diye sorar. Bu soru İppolit'in öylesine derin bir acısının içinden fırlamıştır ki, ondan gelen hiçbir saldırı öteki kişilerden mutlak anlayış bekleme hakkını eksiltmez. Prens, İppolit için başkalarının sıkıntısız bir hayat yaşamasının büyük bir haksızlık olduğunu anlar, o insanlar bundan dolayı suçluluk hissetmelidir, ahlaksal bir sorumluluk duymalıdır. İşte İppolit'in en iyi nasıl ölüneceği konusundaki sorusuna Prens'in şu yatını vermesinin nedeni budur: "Bize aldırmayın, mutluluğumuz için bağışlayın bizi."
Sayfa 615 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
Dostoyevski, İppolit'e karşı taşıdığı en üst sınırına ulaşmış yakınlık duygusunu, "ölmekte olanın bencilliği"nin acımasız betimiyle birleştirmeye çalışır, bu sayfalarda yazdığı kadar özgün şeyler yazmamıştır hiç hayatında. Dostoyevski, İppolit'in "isyanına" esin kaynaklığı eden benmerkezciliğin aynı zamanda onu özlemini çektiği sevgi ve yakınlığa nasıl ulaşmaktan alıkoyan bir davranışa sürüklediğini göstermek ister. Bazen içler acısı hallere düşen, bazen görülmemiş derecede kötücülleşen o bahtsız adam, sahne dışında, avuntusuz ve avuntu tanımaz halde, "korkunç çırpıntılar içinde" ölür.
Sayfa 615 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
Aglaya'yla nişanın resmen ilan edileceği toplantı sahnesinden önce, Aglaya onun bir pot kırmayacağından emin olmak için onunla "ciddi ciddi" konuşmaya çalışır. Gelgelelim sara nöbeti öncesinin "sisinin" etkisiyle Prens Roma Katolikliğine karşı, bir Slavcı olarak saldırıya geçer, "Roma Katolikliği evrensel siyasal güce sahip olmadan kilisenin ayakta kalamayacağına" inanır, "Hıristiyanlığa" aykırıdır. Böylece Roma Katolikliğinde Prens'in tam da karşı çıktığı şey budur, dünyasal olan ile manevi olanın karıştırılmasıdır, oysa Aglaya kişisel planda onun bu ikisini kendinde barındırmasını ister. Bu konuşma, en bağdaşmayacak iki şeyin Prens'in kişiliğiyle Aglaya'nın istekleri olduğunun gösterildiği anda yapılmaktadır, bu bir rastlantı değildir.
Sayfa 618 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
Prens'in Nastasya'ya karşı duyduğu "Hıristiyanca sevgi"yi -sınırsız acıma ve sorumluluk duygusunu- Aglaya da, Rogojin'den geri kalmayarak, kendisinin sevdiği adama tartışılmaz şekilde sahip olmasına karşı bir tehditten öte bir şey olarak görmez. İki kadın arasındaki o sert çatışmanın yaşandığı sahnede Mışkin'i seçimini yapmaya davet ederler, Mışkinse bunu kesinlikle yapamaz. Nastasya'nın "çılgınca öfkeli, çaresizlik yansıtan yüzü, "Prens'in Aglaya'yı "o mutsuz yaratığa" acımasız davranmakla suçlamasına yol açar.
Sayfa 618 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
466 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.