Dostoyevski 1

Henri Troyat

En Beğenilen Dostoyevski 1 Gönderileri

En Beğenilen Dostoyevski 1 kitaplarını, en beğenilen Dostoyevski 1 sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Dostoyevski 1 yazarlarını, en beğenilen Dostoyevski 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doktor akşamın sekizinde geliyor. Can çekişen hastanın sonuncu yürek atışlarını dinleyebiliyor ancak. Fedor Mihailoviç bir daha kendine gelemeden 8'i 36 geçe ölüyor. Bedeni yıkıyorlar, yeniden giydirip, tabut gelinceye kadar masanın üstüne yatınyorlar. Yakın kiliseden getirilmiş yaldızlı bir örtü ile beline dek örtüyorlar ölüyü. Katafalkın iki yanına iki şamdan yerleştiriliyor. Göğsün üzerine çaprazlama kavuşturulmuş eller bir ikon tutmaktadır. Bir köşede bir gece kandili yanıyor. Havada günlük, balmumu, kolonya kokuyor. Ölünün yanına oturan bir ressam onun resmini yapıyor.
Sayfa 424 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
kendimeyse evet.. (=
Güpegündüz ya da büyük şamdanların ışığında kışkırtılmış bir suikast tasarlanabilir mi?
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Dostoyevskiler'in evi iki odayla küçük bir sofadan ibaretti. Derme çatma bir bölme, sofayı ikiye ayırıyordu. Böylece sınırlanmış küçük bir odayı Dostoyevskiler oğullarına vermişlerdi. Pencere yoktu; duvarları koyu gri tutkallı bir boyayla badanalanmıştı. Biraz ötede kanarya sarısı büyük bir oda ve kobalt mavisi salon vardı. Sonraları bu eve bir oda daha eklendi. Mobilya takımları sade ve kullanışlıydı. Salonda iki oyun masası, bir yemek masası, yeşil deriyle kaplı bir düzine de sandalye vardı. Odada ise ebeveynlerin yatakları, bir lavabo ve çamaşırla tıklım tıklım dolu kocaman iki sandık vardı. Tavanlar yüksekti, mobilyalar epeyce büyüktü, salt kılla doldurulmuş sandalyelerde, balmumu gibi, oturanların kıçlarının kalıbı kalıyordu. İşte bu evde doktorun ikinci oğlunun tüm çocukluğu geçti. 30 Ekim 182l'de doğdu. 4 Kasım'da, Yoksullar Hastanesi'nin Piyer-ve-Pol Kilisesi'nde vaftiz edildi. Anne tarafından büyükbabasının adı olan Fedor adını verdiler ona.
“Gösterişin, torpilin, kibrin ve sayamadığım binlerce putun kol gezdiği bu çağda; bir bakışın, bir duruşun, bir hayatın sadeliğine inanıyorum…” Dostoyevski
Tanrı’yı yadsımak kendi kendini yadsımaktır.
Sayfa 266Kitabı okudu
Keşke Demenin Ağırlığına Şöyle Deniyor, Yaşanması Mümkünken ,yaşamadığı Mutluluklar...
Reklam
Ülkelerden bir uyurgezer gibi geçiyor. İç dünyasında daldığı düşlerden, kahvede bir masaya yerleşen irikıyım bir burjuvanın ya da burnunu çekerken zil gibi sesler çıkarıp sümküren pansiyoncu kadın siluetini bir bakışta kapıvermek için uyanıyor ancak. Bir tetik hızlılığıyla, acınacak halde olan kendi dramlarını, buruk sevinçlerini, nazlı pişmanlıklarını anımsıyor. Onları evirip çeviriyor, derisi yüzülmüş tavşan eti çıplaklığıyla gözleri önüne getiriyor. Ama onları saran dekor sis içinde titriyor, geriliyor. Dostoyevski insandan ötesini görmüyor. Görüş alanı insanla sınırlanıyor. Manzara onu ilgilendirmiyor. Torino'nun düz ve dik sokaklarına bakıyorsa bu, onları St. Petersburg'un sokaklarıyla kıyaslamak içindir. Arno, ona Fontanka'yı hatırlatıyor. "Ne doğa, ne anıtlar, ne de sanat yapıtları onu ilgilendiriyordu, diye yazıyor Strakhov. Tüm dikkatini insanlara yöneltiyordu."
Sayfa 226 - Üçüncü Kitap, İkinci Bölüm, Avrupa'ya İlk Gezi-Polonya OlayıKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.