Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi

Sevda Şener

Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi Gönderileri

Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi kitaplarını, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi sözleri ve alıntılarını, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi yazarlarını, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Oyuncu - Seyirci
O anda anladım ki bir oyuncu seyircisini eğlendirmek istedikçe seyirci rahat rahat oturup eğlendirilmeyi bekliyor, sahnedeki oyunun içindeki yerini bile umursamıyordu. Oyuncu, seyirci ile ilgilenmezse seyirci oyuncuyu seyretmeye başlıyordu. Özellikle oyuncu ciddi ve ilginç bir şeyle uğraşıyorsa bu böyle oluyor. Eğer kimse seyirciyi eğlendiremiyorsa, seyircinin, dikkatini çekecek bir konu aramaktan başka işe kalmıyordu. Bu konu nerede bulunabilirdi? Kuşkusuz, sahnedeki oyuncunun ta kendisinde. Oyuncunun rolünde yoğunlaşması, seyircinin de aynı yoğunlaşmaya katılmasını sağlıyordu.
Sayfa 216
Sahne, İrade, Gerilim
Tüm büyük yeteneklerde ortak olan bu nitelik neydi? Bu oyuncuların fiziksel rahatlık, özgürlük içinde olma ve gerilim içinde olmama bakımından benzeştiklerini kolayca fark ettim. Vücutları buyruğa hazırdı ve iradelerin isteğine uymuyordu.
Sayfa 215
Reklam
Tava
Sanırım şu kanvastan yapılma duvarlara katlanmak zorundayız. Fakat hiç olmazsa üzerine kapkacak resmi çizmekten vazgeçsek. Tiyatroda zaten o kadar çok şeye inanmak gerekiyor ki, bir de tava resmine sahici dava diye inanmak zorunda kalmayalım.
Sayfa 210
Fanteziye Kaçış
Stanislavsky bu tehlikeye karşı bir uyarma yapmıştır: Fotoğraf kopyacılığına özenilmemesini, fanteziyi de kullanarak sahnede yaşamın yeniden canlandırılmasını önermiştir. Stanislavsky'nin Vişne Bahçesi'ni sahneye koyarken vişne kokusu duyurmaya, bahçe havası yaratmaya özen gösterdiği bilinir.
Sayfa 209
Işık! Daha Çok Işık
Işık tiyatronun canıdır, dekorun iyilik perisidir, sahnelemenin ruhudur. Sadece ışık, ustalıkla kullanıldığı takdirde, dekora atmosfer, renk, derinlik ve perspektif verir. Dramatik bir eserin derin anlamına yaptığı sihirli vurgulama ve olağanüstü eşlik, kazandırdığı önem dolayısıyla ışık, seyirci üzerinde de doğrudan doğruya etki eder. Işıktan en iyi sonuçları almak için, onu cesaretle kullanmaktan ve yaymaktan korkmamalıyız.
Sayfa 208 - Sahneye Koyma Sanatı (Çev. Suat Taşer)
Toplumsal Cezalandırma
Bergson gülünç olarak görülen niteliklerin başında katılığın, mekanikliğin geldiğini söyler. Hareketlerde, görüntülerde yenilenmeler bu yüzden gülmeyi doğurmaktadır. Çünkü insan bu yenilenmelerde otomatizmi, mekanikliği görür. Oysa yaşam ve toplum, değişim içindedir ve insan, her yeni duruma ve her yeni koşula uyabilecek biçimde uyanık olmalıdır. Gülünçlük insanın toplumdaki uyumsuzluğunu gösterir. Değişkenliklere uyum sağlayabilmek için ruh yumuşaklığı, beden çevikliği gerekmektedir. Her türlü katılık, kişiliğin veya ruhun esnekliğini yitirmiş olduğunu gösterir. Bu durum toplumun devingenliğini engelleyeceğinden toplumu kuşkulandırır. Bundan dolayı toplum, kendini tedirgin eden bir katılık karşısında gülmeyi silah gibi kullanır. Gülme, toplumsal bir cezalandırmadır. Gülünç olmak korkusu esnek olmayan bireyleri uslandırır, toplumdan kopuk hareketleri düzeltir.
Sayfa 202
Reklam
Gülme İşi
Bergson komik düşüncesini hiçbir kesin tanımla sınırlamak istemediğini, komiği canlı bir şey olarak ele almayı dilediğini belirtmiş, bununla beraber nelerin gülünç olabileceğini saptamaya çalışmıştır. İlk gözleminin sonucunda, insanlık dışında hiçbir şeyin gülünç olamayacağını söyler. Gülünçlük, nesnenin kendisine özgü niteliğinden gelmemekte, insanın o nesneye verdiği kalıptan, ya da onu kullanma biçiminden doğmaktadır. Burada önemli olan, insanın o nesneye nasıl yönelmiş olduğudur. Nesnelere kayıtsızlık ve duygusuzlukla yönelinmişse, o nesneler komik görünür. O halde gülünç, duyguya değil, zekaya seslenmektedir ve konusuna uzak açıdan bakmaktadır. Ancak gülme toplumsal bir tavırdır. Kişi tek başına değil, başkaları ile birlikte güler. Kişinin zekası ile ilişki kurmuş, konusunda sanki gizli bir anlaşmaya varmış gibidir.
Sayfa 202
Düşüncenin Dış Dünyaya Açılması
Gerçekçi tiyatroda düşünceyi ateşleyen, örtülü gerçeklerin açıklanmasıdır. Dinin, ahlak kurallarının, töre ve adetlerin açıklanmasını yasakladığı gerçekler, bilimsel doğruluk adına serimlenir. İnsan, doğası ile, çevresi ile, toplumsal ilişkileri ile seyirciye tanıtılır. Seyirci eskiden görmezden geldiği, ürktüğü, utandığı gerçeklerle yüz yüze gelmiştir. İster istemez bu gerçekler üzerinde düşünmek zorunda kalacaktır. Realizmin eğiticilik anlayışını, öğreticilik olarak tanımlamak daha doğru olur. Önemli olan seyircinin bir görüşü, bir yorumu, bir değeri benimsemesi değil, gerçeği tüm çıplaklığıyla görüp, onun hakkında rahatça düşünebilmesidir.
Sayfa 185
Perde İlkesi
Yazın sanatı, insan yaşamını toplumsal çevresi ve doğal koşulları içinde, ayrıntıları ile incelemek ve yansıtmak görevini üstlenmiştir. Emile Zola, bu gelişimi 1864 yılında "perde" ilkesi ile şöyle açıklamıştır: Klasik perde büyütür, romantik perde çarpıtır, realist perdeyse yansıtır. Bu yansıtıcı perde çok ince, çok saydam, çok arı bir cama benzer. İmgelem bu camdan geçerek yeniden var olur.
Sayfa 173
Oyun İçinde Oyun
Romantiklere göre tiyatro, yaşanan ve seyredilen bir yaşam oyunudur. Yaşamın kendi de bir oyun olduğundan, tiyatro oyun içinde oyun sunar.
Sayfa 160
197 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.