Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dünyanın En Güzel Tarihi

Hubert Reeves

En Beğenilen Dünyanın En Güzel Tarihi Gönderileri

En Beğenilen Dünyanın En Güzel Tarihi kitaplarını, en beğenilen Dünyanın En Güzel Tarihi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Dünyanın En Güzel Tarihi yazarlarını, en beğenilen Dünyanın En Güzel Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
-… Ölümün, yaşamın zorunlu bir koşulu olduğu söylenebilir mi? -Elbette ve kesinlikle. “Canlılığın mantığı” gereği bu. Hücreler bölündükçe genetik mesajlarındaki hataları da tekrarlamış, çoğaltmış olurlar ve bu hatalar giderek birikir. Sonunda hata sayısı o kadar yükselir ki organizma bozulmaya başlar ve ölür. Bu kaçınılmaz bir olaydır.
Sayfa 98 - Türkiye İş Bankası
Aşkta bir yokluğun ürünü…
-Size bakılırsa, insanın yalnız gövdesi değil dili de, kültürü de kuraklıktan doğmuş oluyor! -Yaptığınız fena bir açıklama değil. -Peki ya aşk? -Abarttığımı söyleyeceksiniz belki, ama bana göre aşk da kuraklığın ürünü.
Sayfa 109 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çeviri: İsmet BirkanKitabı okudu
Reklam
Bu gelecek perdeyi nasıl niteliyorsunuz?
Yeni bir yaşam biçimi icat etmekte olduğumuz söylenebilir: Hem canlı dünyayı hem de insanın ürettiği nesneleri içine alan; aynı şekilde evrim içinde bulunan ve bizim de hücrelerini oluşturduğumuz, gezegen çapında bir makro-organizma. Bunun kendine özgü bir sinir sistemi ki internet bunun embriyonudur- ve maddeleri ayrıştırıp yeniden devreye sokan bir metabolizması var. Karşılıklı bağımlı sistemlerden oluşan bu küresel beyin, insanları elektronların hızıyla birbirine bağlıyor ve aramızdaki alışveriş süreçlerini altüst ediyor.
Sayfa 124Kitabı okudu
Maddeden nöbeti devralmış gibi, insan da birkaç milyon yıl harcayarak kendi evrimini yaptı ve gittikçe daha karmaşık nesneler icat etti: Aletler, avcılık, savaş, bilim, sanat, sevgi (elbette) ve hiç yakasım bırakmayan o garip kendi kendini sorgulama eğilimi ... Bütün bu yenilikleri neden buldu? Beyni neden hiç durmadan gelişti? "Başarısız" olan atalarımıza ne oldu? ..
Nereden geliyoruz? Neyiz? Nereye gidiyoruz? .. İşte sorulmaya değer gerçek sorular ... Herkes kendince yanıt aradı bunlara: Kimi bir yıldızın göz kırpışlarında, kimi okyanusun gelgitlerinde, kimi bir kadının bakışlarında ya da yeni doğmuş bir bebeğin gülücüklerinde ... Niçin yaşıyoruz? Neden bir dünya var? Neden buradayız? .. Şimdiye dek bu soruna yalnız din, iman, inanç çözüm önerebiliyordu. Günümüzde artık bilim de bir görüş oluşturmuş bulunuyor. Bu belki de yüzyılımızın en büyük kazanımı: Bilimin elinde artık kökenlerimizin eksiksiz bir öyküsü var. Bilim, Dünya'nın tüm tarihini yeniden kurmayı başardı.
Bir bakıma yaşam tüm Dünya'ya "bulaşan" bir enfeksiyon.
Reklam
Yıldız Tozu
Geeçekten yıldızların çocuklarıyız. Fikir rahatsız edici, değil mi? Elbette, zira yıllanmış, yüzyıllanmış kesinliklere, inançlara sataşıyor, önyargıların kabuklarını kaldırıyor; ama eski çağlardan beri bu hep böyle olmuş: Bilgiler biriktikçe sürekli olarak insanı gerçek yerine oturtmuş durmuş. Kendimizi Evren'in göbeğinde sanmıyor muyduk? Kopernik, Galile ve diğerleri çıkagelip yanlışımızı düzeltiverdiler: Hayır, dediler, orta halli bir gökadanın dış mahallelerinde yer bulmuş sıradan bir gezegende yaşıyoruz. Özgün ve benzersiz, öteki canlıların dışında yaratıklar olduğumuzu düşünmüyor muyduk? Ne yazık! Darwin bizi hayvanların ortak evrim ağacının bir dalına tünetiverdi... Şimdi bir kez daha, yutkuna yutkuna yersiz gururumuzu içimize atmak zorundayız: Biz evrensel yapılaşma, örgenleşme sürecinin son ürünleriyiz, o kadar...
önsöz
bu yüzden cosmos yolculuğumuz geleceğe dönüş.
Teleskop bir zamanda geri gitme makinesidir. Tarihçilere eski Roma'yı görmek hiçbir zaman kısmet olmayacaktır, ama astrofizikçiler geçmişi gerçekten görebilir, gökcisimlerini eski durumları içinde gözleyebilirler. Orion bulutsusunu (nebula) Roma İmparatorluğu'nun sonlarındaki durumunda görüyoruz. Çıplak gözle görülebilen Andromeda gökadası ise 2 milyon yıllık bir görüntü...
Sayfa 11
Homo’lar öyle düzgün bir süreç içinde evriliyorlar ki, bana kalırsa habilis, erectus ve sapiens türleri gerçekte bir ve aynı türün evriminin bir çeşitli aşamalarından başka bir şey değil… … -Ayak insangillerin en son kazanımlarından biri; tamamen özel, insana özgü, parmakları birbirine koşut, iki-ayaklılık nedeniyle benimsenip yerleşen bir organ. Ön üyeleri (kolları) atalarınınkilerden daha narin, daha az sağlam; buna karşılık arka üyeleri daha sağlam ve iyi oturmuş, zira ağaçlara daha az tırmanıyor. Çenesi daha yuvarlak; omnivore beslenmesi nedeniyle, kemirici ve köpekdişleri azıdişlerine göre daha gelişmiş (azıdişleri Australopithecus’unkilerden daha küçük); ve elbette beyni çok daha büyük, kıvrımları da daha karmaşık.
Sayfa 132 - Türkiye İş Bankası
Heidegger’in dediği gibi, bizim mantığımızın, Hakikat’in en yüce yargıcı olup olmadığını; Dünya üzerinde geçerli olan kanıtların tüm Evren’e uygulanıp uygulanamayacağını da bilmek gerek. Tek gerçek soru varoluşumuzla, gerçeklikle, bilincimizle ilgili olan sorudur: “Neden bir şey var da hiçbir şey yok değil?” diye soruyordu Leibniz. Ama bu tümüyle felsefi bir soru, bilim buna yanıt verebilecek yetenekte değil.
Sayfa 31 - Türkiye İş Bankası
497 öğeden 331 ile 340 arasındakiler gösteriliyor.