Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

El-Kindi’den İbn Sina’ya, Gazzali’den İbn Haldun’a, İslam Felsefesi - Mutezile - İhvan-ı Safa Din-Felsefe Tartışmaları

Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5

Sadık Usta

Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5 Gönderileri

Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5 kitaplarını, Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5 sözleri ve alıntılarını, Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5 yazarlarını, Dünyayı Değiştiren Düşünürler 5 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İbn Haldun: Peygamberlik kurumu ve Medeniyet ilişkisi
"Neticede insanların varlığı ve yaşamı o [peygamberlik kurumu] olmadan da meydana gelmektedir; ki bunun [yönetim ve itaat] nedeni söz konusu yetkiyi kullananın bu gücü etkin kılmasıdır veya bu, yani birinin egemenliğini kabul etmesi toplumsal dayanışma yoluyla olmakta ve o da bunu bu sayede kabul ettirmekte ve insanları kendi istediği yola sokabilmektedir. Sonuçta kutsal kitaba sahip olanların veya herhangi bir peygambere inananların sayısı kutsal kitapları olmayan Mecusilerin sayısından daha azdır. Bunların yeryüzündeki [peygamberi olanlara göre] sayıları çok daha fazladır. Buna rağmen onlar, anarşi ve kargaşalık içinde yaşayan insanlardan farklı olarak günümüzde bile hem yasarılarını sürdürebilmekte hem de bunu, dünyanın aşırı iklimlerinin hüküm sürdüğü kuzey ve güney yarım kürede başarmışlardır ve üstelik hanedanlara ve [muazzam] eserlere de sahiptirler. Yoksa bu mümkün olabilir miydi? Böylece onların [filozofların] peygamberlik kurumunun zorunlu olduğuna yönelik iddialarında yanıldıklarını da kavramış olmalısın. Görüldüğü gibi peygamberlik kurumu akla dayalı bir kurum değildir. Fakat bize peygamberlik kurumunun zorunlu olduğunu bildiren dinsel yasalardır ki ilk Müslüman önderlerin öğretileri de bu şekildeydi."
Sayfa 445Kitabı okudu
Tarih İlminin Maksadı - İbn Haldun
" Tarih biliminin esas görevi, dünyanın kültürel birikimini oluşturan toplumlar hakkında; ve yaratılmış olan söz konusu kültürel birikimin özünü oluşturan ilkel ve uygar yaşam ve bundan kaynaklanan, toplumsal dayanışma [asabiyyet] ve sonra insanların birbirilerine nasıl ve hangi yöntemlerle hükmettikleri, yönetim ve yönetme şekli, oluşan hanedan ve toplumsal hiyerarşik yapı; insanların geçimlerini sağlamak için başvurdukları üretim tarzı; ve sözkonusu kültürel birikimin ürünü olan bilim, sanat ve diğer uğraş alanları hakkında bilgiler vermek ve açıklamalar yapmaktır. Ancak doğası gereği çoğunlukla bu bilgi ve açıklama- lara yalanlar karışır ki bunun nedeni de insanların belli bir inancın ve mezhebin taraftarı olmasıdır. Ancak insan ölçülü olduğu sürece işittiği bu haberlerin doğruluğunu araştırabilir ve bunun sonucunda da bunun gerçek mi yoksa yalan mı olduğunu birbirinden ayırabilir. Eğer işe herhangi bir mezhebe veya inanca taraftarlık karışırsa bu durumda insan, ilk ağızdan duyduğu düşüncelere yandaş olur ki böylece doğruluğunu araştırmaktan kaçınıldığı için yalan haberleri kabul eder ve yayılmasına destek olur." • İbn Haldun - Mukaddime
Sayfa 441 - Ibn Khaldun Die Muqaddima Betrachtungen zur Weltgeschichte, çev. Alma Giese, C.H. Beck, Mün- chen, 2011.Kitabı okudu
Reklam
Gazzali'nin "kauzalite" eleştirisi (Ateş/Pamuk örneklemi)
Birinci aşamada karşıtlarımız yanma olayın gerçekleştiren etki'nin yalnızca ateş olduğunu söylerler. Onlara göre, ateş doğal bir etkendir, seçme gücü olan bir etken değil. Dolayısıyla, etkisini kabul eden şey ile bir araya geldikten sonra kendi doğasında bulunan şeyi engelleyemez. Biz bu savi reddediyor ve diyoruz ki: Yanma olayının etkeni; melekler aracılığıyla ya da aracısız olarak pamuk üzerinde kararma yaratıp onu parçalara ayıran ve onu yakıp kül eden Yüce Tanrı'dır. Ateş ise cansızdır ve onun hiçbir etkisi yoktur. Ateşin etken olduğunun kanıtı nedir? Ateş ile pamuğun bir araya gelmesi sırasında yanma olayını gözlemlemekten başka, onların hiçbir kanıtları yoktur. Oysa, yanma olayının ateşle bir araya gelme sırasında ortaya çıkmış olması, ateşin bu olayda etken olmasının ve başka bir yanma nedeni bulunmadığının kanıtı olamaz. Çünkü can [ruh] ile algılayan ve hareket eden gücün canlıların spermalarında bir araya gelmesi, sıcaklık soğukluk, kuruluk ve yaşlık ile sınırlı doğalardan meydana gelmez. Yine, baba da spermayı döl yatağına bırakmak ile embriyonun etkisi olmadığı gibi, embriyonda ortaya çıkan yaşam, görme ve işitme gibi güçlerin etkeni de değildir. Onda bu güçlerin bulunduğu bilinmesine karşın, hiç kimse bu sayılanların baba tarafından var edildiğini ileri sürmemiştir. Bunları ya doğrudan ya da sonradan olan şeyleri ortaya çıkarmakla görevli melekler aracılığıyla var eden, ilk ilkedir. Yaratan'ın varlığını kabul eden filozoflar bu görüşü kesin benimsemişlerdir. Bu tartışma da onlara yöneliktir
Sayfa 416Kitabı okudu
Dinin iki yönü (Zahir/Batın)
Ne var ki geçmiş dönemin ilk Müslüman bilginlerin çoğunun da kabul ettikleri gibi, dinin bir batıni [derin] bir de zahiri [göründüğü gibi) yanı vardır. Nitekim Buhari'nin de belirttiği gibi Hz. Ali, “insanlara bildikleri kadarını söyleyin. Yoksa onların Allah'ı ve Resul'ünü yalancılıkla suçlamasını mı istiyorsunuz?” demiştir. Bu yüzden sahabeler, dinin derin anlamlarının onun bilgisine sahip olmayanlara aktarılmaması konusunda kendi aralarında mutabık kalmışlardı.
Sayfa 408Kitabı okudu
Aydın (Devrimci) olmaklık
Devrimci olmak, uzak erimli veya radikal fikirler önermek değildir, toplumsal ihtiyaca yanıt veren çareler önerebilmektir.
Sayfa 401Kitabı okudu
T.C.'nin kuruluş felsefesi
Osmanlı aydınlarını 1920'lerin Cumhuriyetçiliğine yakınlaştıran düşünce akımı, o dönemde belli bazı aydınların şahsiyetlerinde ifadesini bulan (teorik anlamda çok çok ileri fakat toplumun ihtiyacına yanıt vermekten uzak olan) materyalizm, halkçılık ve sosyalizm fikri değil, toplumda daha çok kabul gören Osmanlıcılık-İslamcılık-Türkçülük düşüncesiydi.
Sayfa 400Kitabı okudu
Reklam
Tarihsel koşullar, en güçlü bireylerden daha güçlüdür.
Herhangi bir insan çok birikimli olabilir; filozof, düşünür ya da çığır açıcı biliminsanı da olabilir, fakat içinden çıktığı toplumun o günkü ihtiyacına yanıt verecek bir yeteneğe sahip değilse toplum onun kıymetini takdir edemeyip tarihin tozlu raflarına atabilir.
Sayfa 397 - Plehanov, s.22Kitabı okudu
Gazzali yıkılmakta olan İslam uygarlığının bir temsilcisi olarak konuşurken (diniň aklı yadsıyan tezlerine dönüş) İbn Rüşd ise bütün sınırlılıklarına rağmen (vahyi en son kertede en yüksek mertebeye yükseltmesi) yükselmekte olan yeni bir uygarlığın ilk temsilcisi, düşünürü ve filozofu olarak ortaya çıkmaktadır.
Sayfa 388Kitabı okudu
İbn Rüşd, Gazzali'nin tartışma kurallarına uymayarak, felsefeciler arasında sürmesi gereken bir tartışmayı tabana yayarak, toplumun zehirlenmesine yol açtığını (bir kesim İslam'dan soğumuş, bir kesim de bağnazlaşarak işi felsefe ve akıl düşmanlığına kadar götürmüştür) iddia eder.
Sayfa 388 - Faslul-Makal, İbn Rüşd, s.18.Kitabı okudu
"İki kez toplantılara katıldım, ama üçüncüsüne gitmeye doğrusu çekindim. Niçin mi? İnanır mısınız bulunduğum ilk toplantıda birçok mezhepten Sünni ve Sünni olmayanlarla birlikte, mümin olmayanlar, Mecusiler, Materyalistler, tanrıtanımazlar, Yahudiler, Hristiyanlar ve her çeşit dinsiz vardı. Her mezhebin inandığı görüşlerini savunmak üzere seçilmiş bir sözcüsü vardı ve bu sözcülerden her biri salona girdiğinde herkes saygıyla ayağa kalkıyor ve o yerine oturmadan kimse oturmuyordu. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra salon neredeyse tıka basa dolmuştu. Dinsizlerden biri söz aldı ve "burada bilimsel konuları tartışmak üzere toplanmış bulunuyoruz," dedi. "Herkes önkoşulumuzu biliyor, siz ey Müslümanlar! Kendi kitabınızdan alınmış ya da peygamberinizin sözlerine dayanan hiçbir kanıtla bize karşı savunma yapamazsınız; çünkü biz ne sizin kita- bınıza ne de peygamberinize inanıyoruz; buradaki herkes de Sadece insan aklına ve mantığına uygun kanıtlara başvurabilir," diye ekledi."
Sayfa 377Kitabı okudu
287 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.