Tanımlamayı asla başaramadığım bir gürültü var. Bu insani değil ya da insani olanın çok ötesinde bir gürültü, son bulan yaşamların ama aynı zamanda da kırılan nesnelerin gürültüsü. Yüksekten düşen şeylerin gürültüsü, başkalarıyla kesildiği için ebediyen süren bir gürültü, asla dinmeyen, kafamın içinde o akşamdan beri çınlayıp duran, gitmek istermiş gibi görünmeyen ve tıpkı askıdaki bir havlu gibi belleğimde asılı kalan bir gürültü.