Çevresinde derin bir değişim baş göstermişti. Işık yaşlanmıştı; kırçıllaşıyordu; günlerdir değiştirilmemiş bir vazodaki su gibi ağırlaşmıştı. Eve bu yaşlanan ışık altında eşyalarda, çoktandır unuttuğu bir hüznü yeniden buluyordu. Bu biten bir sonbaharın hüznüydü.
Oda da ne gündüz, ne gece, ne mevsim, ne ne de hüzün vardı.Çok eski sonbaharları, çocukluğunun sonbaharlarını şöyle bir anımsadı, sonra birden bire kendini topladı; anılardan korkmuştu.
Ortaya iki ödül konması gerekirdi, biri erkekler için ve en güzel adı "onur" olmalıydı, biri de kadınlar için, "mutluluk" diyerek ben kazanmış olurdum. Onur ve mutluluk, uyumlu ne hoş.