Şu dönemlerde 2023- ... en okunmaması gereken kitap belkide... Özellikle belli bir yaş grubu ve okur deneyimi için gerçekten sağlık bozucu bir kitap. Daha önce benzer bir cümleyi Metastaz için kurmuştum. Bu kitapta yazılanlar gerçekse kitapta ismi geçen kimse dışarda gezmemeli. Yok bu kitapta yazılanlar yalansa yazarlar tazminat ödemekten hint fakiri gibi gezmeli.
Uğur Mumcu'nun yazdıklarından bugüne hikayenin ana konusunu daha da derinleşmiş ve kararmış gibi. Daha çok mafya, daha çok kirli para, silah, uyuşturucu ve mafyanın içine işlediği hatta bizzat devletin kendi olduğu bir devlet yapısı anlatılıyor. Okurken kalbiniz sıkışıyor. Artık bu kadar olmamalı diyorsunuz ve aslında ne kadar ufak ne kadar saf ve çaresiz olduğunuzu görüyorsunuz. Bu kitap o tuğla çekilsin diye yazılsa da düzenin bana ne kadar derin ve büyük olduğunu gösterdi. Umudumu yitirdim...
Bahsi geçen olayları şu şöyle oldu böyle oldu gibi spoiler verircesine anlatmaya gerek yok. Son dönem kulak aşinası olduğumuz veya bizzat youtube ile takip ettiğimiz merkezine Sedat Pekerin itiraflarını alan olaylar silsilesinin ele alındığı bir kitap bu. Oldukça başarılı bir çalışma ama tam da bu yüzden kararıyor, umudunuzu yitiriorsunuz. Bu tarz kitapların yazılmadığı bir ülke olmak dileğiyle...
Devlet büyüdükçe insanlar küçülüyor, önemsizleşiyor ve değersizleşiyor. Devlet büyüdükçe, iştahı da kabarıyor. Bunun faturası daha fazla vergi ve ceza olarak hepimize kesiliyor.
Kitabın içeriğindeki bilgiler çok şaşırtıcı olup devlet-mafya-siyaset üçlüsünün hep bir arada olduğunu göstermiştir. Aslında ülkemizde faili meçhul cinayetlerin çoğu birileri tarafından bilinmekte olup kamuoyu ve halk tarafından bilinmemektedir. Çünkü birçok olay çıkar ilişkisine dayanmaktadır. Çıkar ilişkileri bittiği anda gerçekler gün yüzüne çıkmaya başlar. Ayrıca bu kitap, derin devletin ve bazı kişi ve kurumların iç yüzünü açığa vurmuştur. Sedat Peker'in söylediği birçok olay yalanlanamamış olduğunu göstermiştir.
Kitabı hala okumaya devam ediyorum ama Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili kısmı gece okuyunca ülkede yaşamın nasıl yasadışı bir halde olduğunu görerek içim acıdı resmen.
Cinayetler, uyuşturucu , kara para ...yazık yav...yazık..
Böyle olmamalıydı...
Susurluk döneminden tüm kamuoyunun aşina olduğu siyaset, mafya, devlet ilişkileri; yaygın adıyla derin devlet denilen oluşumun önemli sacayakları. Bu haliyle yeraltı dünyası da hiçbir zaman devletten ya da onun bazı kanatlarından bağımsız olmadı. Devlet tarafından korunmanın yarattığı avantajlı durumun karşılığı olarak siyasi iktidarların da kullanageldiği birer aparata dönüşen mafyada esas olan süreklilik olduğu için bu mesele edilmez. Birbirlerine rakip olanların yada zaman zaman karşı karşıya gelenlerin de aynı güç tarafından kullanıldığı bu derin ilişkiler ağında kimi zaman el üstünde tutulanların gün geldiğinde tasfiye edilmesi de GELENEKTENDİR.
Devletin yapısı suç örgütü tarzını aşamıyorsa mafya devletin kendisidir. Doğruları kabul etmezsek o zaman var olan doğrulardan ötürü oluşan sorunları da çözümleyemeyiz.
En önemli soru,burada ortaya çıkıyor. Uluslararası kokain ticaretinin Türkiye'deki baron yada baronları kim?
İçinde devletin olduğu suçlarda kanıt elde etmek çoğu zaman mümkün olmaz.