Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Edebice Dergisi - Sayı 6

Edebice Dergisi

Edebice Dergisi - Sayı 6 Sözleri ve Alıntıları

Edebice Dergisi - Sayı 6 sözleri ve alıntılarını, Edebice Dergisi - Sayı 6 kitap alıntılarını, Edebice Dergisi - Sayı 6 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Spinoza üç dinin mücadelelerinden bahsederken Yahudiler, Hıristiyanlar ve Türkler diye sınıflandırıyor. Balkanlarda da bir Hıristiyan İslam'la müşerref olsa "O Türk oldu" denilirmiş. Asırlarca "Türk" bir millet adı olmaktan ziyade İslam'ı temsil etmesi münasebetiyle sanki bir din adı imiş gibi tanındı, anıldı. Türk'le İslam adeta özdeşleşti.
Deryanın öbür kıyısında bir kelebek kanat çırpsa, beri sahillerde fırtınaya dönüşürmüş.
Reklam
Bu öyle bir bekleyiştir ki şair aya batma diye, güneşe doğma diye yalvarıyordu. Fakat ne çare ki dünya dönüyor, sabah oluyor, gün ışıyor, günün açılmasıyla şairin arzuları, istekleri kül olup fezaya uçuveriyordu.
Osmanlı'nın Son 40 Yılında Rumeli Türkleri ve Müslümanları kitabında anlatılan bir olay; 1900'lerin başında Balkanlarda etnik çalışmalar had safhada iken Rusya -bugünkü Kosova sınırlarında yer alan- Mitroviçe'ye bir konsolosluk açmak ister. İmparatorluğun bu en zor ve zayıf döneminde Rus baskısına boyun eğmek zorunda kalan Osmanlı bu isteği kabul etmek zorunda kalır, tepki gösteren Arnavutları bastırmaya çalışır. Arnavutlar bu ayaklanma sırasında Osmanlı askerleriyle savaşırken "Hakiki Türk oğlu Türkler! İleri! diye hücum etmektedir. Bu arada isyancı Arnavutlar arasında çok sayıda Katolik Arnavut da vardır. Burada karşımıza çıkan Türk kimliği Müslümanlığı, Müslümanlık bağı ile Arnavutluğu, Arnavutluk bağı ile Katolikliği dahi kapsar veya taşır.
Hayat bütün sevdalıların birlikteliklerini dağıtır, Ben hayretler içerisindeyim dağılmıyor dünya neden? Gülün döküleceği hazanda ey üzüntülü bülbül! Sessizlik vefanın şartıyken bu kadar şakımak neden?
Ya ilahi, garibim yardım eyle! Kimseyi etme ben gibi göçebe... Dostlarım uzak kaldı, gitti vatan! Geride bir hasta yürek, hasta can...
Reklam
Türkçe, vallahi anaların bezeyerek söylediği ninnilerin dilidir.
Kanlı av taşımın parçalandığı yere sığmış, ki avcının itiyle nefes nefeseyim henüz.
Sözler de cevher gibidir, aslı kendindedir, Anlayan olsaydı, bu kadar çer çöp olmaz.
Ey karanlık gece! Bir an bile sende uyuyamadım, Bu kadar mahmur bahtıma okuduğun ninni neden?
Reklam
Bernard Lewis'in ifade ettiği gibi: "Türkler milli kimliklerini İslamiyet'e gömerek İranlıların ve Arapların asla yapmadıkları bir şeyi yaptılar."
Zira deviler gelip geçtikçe siyasi ve toplumsal gelişmeler yeni kimlikleri meydana getirdiği kadar var olan kimliklere de yeni anlamlar yüklüyor. Kırım Savaşı'nda Ruslara karşı Osmanlı'nın yanında alan Fransız ordusundaki Cezayirlilere "Turcos" deniyordu. Orta Doğu'dan Amerika kıtasına giden Araplara da "Turco" dediler. Bunların arasında Arjantin'de 10 yıl Devlet Başkanlığı yapan Carlos Menem'de var.
Falih Rıfkı Batış Yılları'nda "Bizim çocukluğumuza Türk, kaba ve yabani demekti.", Türkçülüğün öncülerinden Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları'nda "Eski Osmanlı seçkinleri, köylüleri eşek Türk diye aşağılarlardı." der.
Sazımın hazin tellerinde benim, Bakü'ye ait bir başka şarkı var. Gönlümün harabesinde derin, Bu cevherlerin de hazinesi var. Gelmişim ana vatanım Bakü'ye Bırak da artık iftihar olsun. Şehriyar'dan da bu ufuklarda, Bu kırgın nağme yadigar olsun.
1934 yılında babasının ölüm haberini alan ve cenaze törenine katılamayan şair, "Babamın Yasında" isimli bir şiir yazar: Ey vatanında yabancı gibi yalnız can veren! Bu elem, bu keder yaktı yüreğimi baba! Sana baston oldum zannettim ancak ne fayda, Düştüm ben de bataklığa, bir bilsen baba! Ey bizleri yetim bırakıp, kimsesiz kalan, Hoş gittin, ay baba, habersiz yolculuğa baba! Söyle, nasıl döneyim eve bir gün bu gamla ben, O evde sende hiçbir hatıra görmek istemem, baba! Ben kaldım geriye, ümit kaldı, bir de gam ve keder, Bunlar da beyhude, üzüntün zai etti, baba!
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.