"Gidelim dedi fakat kitaplarım."
"Adam sen de... Aşağıdaki köprünün ayağındaki çalıların arasına saklarız dönüşte alırız."
"Ya çalarlarsa?"
"İki sene orada dursa kimse almaz. Kitap bu! Kimin ne işine yarar?"
Zırtaf yirmi senedir İstanbul'da umumhaneler, kumarhaneler işletmekte olan bir Rum'un geçen sene yaptırdığı büyük "Megoli İdea" apartmanında ikinci kattaki dairesinde oturuyordu.
Şeytan, maskara, güzel bir Rum kızı... Hürriyetin ne olduğunu çapkın pekala biliyordu. Sokaktaki gürültüden, bağrışmalardan hiçbir şey anlamayan Bolulu aşçıbaşıya demin hürriyetin manasını, "Sizin hanımlar da bizim gibi olacak artık! Hürriyet bu demek!" diye anlatmıştı. "Tuh tuh, töbe... Sus gopeğin gızı..." diye hürriyeti anlamayan koca Türk, hala bu gürültüleri, bu kalabalığı bir yangın sanıyor, "ateş buralara gelinceye kadar ben yemeği verir, bulaşıkları bile yıkarım" düşüncesiyle hiç istifini bozmuyordu. 31