Eğer Şafakta Gelirlerse kitaplarını, Eğer Şafakta Gelirlerse sözleri ve alıntılarını, Eğer Şafakta Gelirlerse yazarlarını, Eğer Şafakta Gelirlerse yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Görevliler yiyeceklerimizi kendileri
dağıtmayıp diğer mahkumlara dağıttırmaya başladılar. Yiyeceklere her türlü pisliğin karıştırılmasını gülerek seyrediyorlardı.
Sürekli olarak işsizliği, yoksulluğu, kötü beslenmeyi düşünüyorum, yaşantımızın
bir parçası olmuşlar artık; insanların bu toplama kamplarında olmaları da bu zaten, suç denen şeyin ortaya çıkışına yol açan da bu.
İnsanoğlunun güzelliği ve haysiyeti onu sadece fiziksel bir varlık olmaktan kurtaran insanlık duygusundan, insanlığın bir parçası olduğunun bilincine varmış olmasından ileri gelir. Sömürü düzeni bu duyguyu baskı altında tutamaz. İnsanlar bu duygunun güzelliğini fark edip baskıya ve sömürüye karşı yürüdüklerinde çağımızın en değerli fikri gerçekleşmiş olacaktır; insanlığın bütünü, bütünü meydana getiren parçalardan çok daha büyük olduğu için, fikirler daima insanlar arasında yaşamaya devam edecektir. Cezaevi amaçlarını gerçekleştiremeyecektir, çünkü düşünceleri duvarlar, demir parmaklıklar, muhafızlarla baskı altına almak imkansızdır.
Biraz ondan, biraz bundan...
Açıkçası kitap hediye olarak geldiğinden ne olduğunu bilerek alma gibi bir durumum yoktu. Kitap Angela Davis'in hayatını mı anlatıyor? Hayır. Angela Davis'in görüşlerini mi anlatıyor? Hayır. Peki Angela Davis'in kitabı mı? Başlık evet, içerik hayır...
Biraz ondan, biraz bundan farklı farklı konular ele alınıyor. Genel olarak kitapta o dönem süren mahkemelerin ve bu mahkemelerde suçlu bulunan siyahi kişilerin durumlarını öğrenebilirsiniz. Kitapta zaman zaman Angela'ya mektuplar, zaman zaman Angela'nın mektuplarını bulabilirsiniz. Ayrıca toplumun farklı kesimlerinden kişilerin düşüncelerini anlatan bir yazı veya bir duruşma esnasında gerçekleşen olayları bulabilirsiniz. Bu bakımdan salt bir Angela Davis kitabı değil okuduğum şey.
Bana olan katkısı dönemin bazı ön plana çıkmamış isimlerini ve Amerikan adalet sistemine ait farklı bilgileri öğrenmek oldu.
Dili kolay. Baskı kaliteli.
Kadın, üstelik zenci, üstelik komünist, üstelik insan hakları savunucusu, köleliğin kaldırıldığını sandığımız Amerika.. Basit kelimelerden de anlaşılacağı üzere ırkçılık hala devam etmekte...
Jackson'ın Soledad'a gelişi diğer zenci mahkumlannkinden
farksızdı. Gettolardan gelen zenci gençler, kanunla ilk sürtüşmelerinde
orta sınıftan gelenlerin ya da beyazların dosyalarına
hiçbir zaman işlenmeyecek bazı suçlardan ötürü derhal fişlenirler.
Artık şüpheliler arasına girmişlerdir; kısa bir müddet
sonra daha ağır bir suçtan tutuklanırlar. Suçsuz olduklarını ispatlayamadıkları
ve fişlenmiş olduklarından kolayca hüküm
giyerler; çarptırıldıkları ceza her zaman beklediklerinden daha
ağırdır. Sonuçta uzun süre cezaevinde kalırlar.
Başka bir mahkum, "Görevliler yiyeceklerimizi kendileri
dağıtmayıp diğer mahkumlara dağıttırmaya başladılar. Yiyeceklere
her türlü pisliğin karıştırılmasını gülerek seyrediyorlardı,"
diyor.
Zenci mahkumların en çok şikayet ettikleri nokta, ye-meklerinden sürekli idrar, vb. mide bulandırıcı maddelerin bulunmasıydı.
Procunier, "Bana kalırsa kimsenin yiyeceklere dokunduğu
yok," dedi. "Biz yöneticiler istemiyoruz bunu, ama bir sürü
kötü niyetli insan var etrafta." Dymally, mahkumların bu konuda
yazdıklan mektuplardan söz ettiğinde, görevlilere dönerek,
"Doğru söyleyin, siz hiç kahvelere işendiğini gördünüz
mü?" diye sordu. Görevliler görmediklerini söyleyince tatmin
olmuş bir şekilde konuyu kapattı.