Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

El-İsabe Seçkin Sahabeler

İbn Hacer el-Askalani

Öne Çıkan El-İsabe Seçkin Sahabeler Gönderileri

Öne Çıkan El-İsabe Seçkin Sahabeler kitaplarını, öne çıkan El-İsabe Seçkin Sahabeler sözleri ve alıntılarını, öne çıkan El-İsabe Seçkin Sahabeler yazarlarını, öne çıkan El-İsabe Seçkin Sahabeler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir işi bırakıp başka bir işe, sonra onu bırakıp bir başka işe başladığınızda hiçbir işi tamamlayamazsınız
İmran Bin Husayn radıyallahu anhuma’nın rivayet ettiği hadiste Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Ümmetimin en hayırlıları asrımdakilerdir. Sonra onların ardından gelenler, sonra onların ardından gelenlerdir...” buyurmuştur. Aişe radıyallahu anha’nın rivayet ettiği hadiste şöyle geçer; “Birisi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e; “İnsanların en hayırlısı kimdir?” diye sordu. Buyurdu ki; “İçinde yaşadığım asırdır. Sonra ikinci, sonra da üçüncü asır.”
Reklam
“Allah'a ve Resûlüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık ayetler indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.” (Mücadele5)
Burayde b. el-Husayb el-Eslemî Radıyallahu anh
İslâm’la şereflenmesi şöyle oldu: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine-i Münevvere’ye hicret etmek üzere Ebû Bekir Sıddîk radıyallahu anh ile Mekke’den ayrıldığında müşrikler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i yakalayıp öldürene büyük vaadlerde bulundu. Bu haber Mekke ve çevresinde süratle yayıldı. Büreyde de bu mükâfatlara kavuşmak isteğiyle kendi arazilerinden geçen insanları durdurup kimliklerini sorardı.” Bir gün karşısına Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile mağara arkadaşı Ebu Bekir Sıddık radıyallahu anh çıktı. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ona “Sen kimsin?” diye sordu. “Büreyde” dedi. Efendimiz arkadaşı Ebû Bekir’e dönerek; “İçimiz serinledi”, buyurdu. Sonra “Kimlerdensin?” dedi. “Eslem kabilesinden” dedi. Efendimiz yine arkadaşlarına dönerek: “Selâmetteyiz.” buyurdular. Tekrar “Eslem’in hangi kolundan?” diye sordu. “Sehm kolundan” dedi. Bunun üzerine Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem: “Yâ Ebu Bekir senin nasibin çıktı.” buyurdular. Büreyde bu tatlı konuşmalardan ve o nurlu insanlardan etkilenmişti. “Ya sen kimsin?” dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ın Resulü Muhammed.” diye cevap verince Büreyde’nin gönlü İslâm’ın nuruyla aydınlanıverdi. Kendiliğinden: “Eşhedü enlâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh” diyerek İslâm’la şereflendi. Adamlarıyla birlikte peşinde namaz kıldı.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in davetinin hakikatine gelince, o hidayet ve nurdur. Vallahi onu bilen ve tanıyan azizdir. Bugün insanlardan onu bilen siyah deride beyaz kıl gibi azdır. O kibrit-i ahmer gibidir. Onu isteyen Ankalar nerede? Ancak şekli kaldı, fakat eskimiştir, alâmetleri silinmiştir, heva fırtınaları esmiş, dünya sevgisi ve nefsanî hazlarla onu silmiştir. Allah kimin basiret gözünü açarsa onu hakkı bilmek ve ayırt etmekle rızıklandırır, o da kendisini ve dinini kurtarır, Sırat-ı müstakim’den sapanlardan ve cehennem ehline dostluktan uzaklaşır. Allah’tan selâmet ve afiyet isteriz.
Reklam
Fâtımatu’z-Zehra Radıyallahu anha
İbn İshak, Megaziyu’l-Kübra’sında İbn Ebi Necih yoluyla Ali radıyallahu anh’den rivayet ediyor: Ali radıyallahu anh Fatıma radıyallahu anha’ya talip olunca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Yanında bir şey var mı?” dedi. “Hayır” cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Payına düşen zırhı ne yaptın?” buyurdu. Bu zırh Bedir ganimeti olarak ona düşmüştü. İbn Sad, Cafer b. Muhammed’den, o da babasından rivayet ediyor: “Ali radıyallahu anh, mehir olarak Fatıma radıyallahu anha’ya demir zırhını verdi.” İkrime şöyle demiştir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ali ile Fatıma radıyallahu anhuma’yı evlendirirken: “Ona hutamî zırhını ver” buyurdu. Bu rivayetin isnadı sahih olup mürseldir.
Allah Teâlâ buyuruyor ki; “And olsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.” (Fetih;18) “Onların Rableri katındaki mükâfatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O’na saygı gösterenler) içindir.” (Beyyine 8)
Ümmü Eymen Radıyallahu anha
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in annesinin kölesi idi. Resûlullah onun hakkında: “Ümmü Eymen, annemden sonra annemdir” buyurmuştur. İbn Sad, Osman b. El-Kasım’dan rivayet ediyor: “Ümmü Eymen radıyallahu anha hicret ettiği zaman Ravha yakınlarında gecelemişti. Çok susamıştı. Yanında bir damla dahi su yoktu. Oruç tutuyordu. Susuzlukla mücadele etti. Gökten beyaz bir urgana bağlanarak sarkıtılmış bir kova gördü. Kovanın yanına gitti. İçi tamamiyle, berrak ve buz gibi su ile doluydu. Kana kana içti. Tamamen susuzluğu geçti ve rahatladı. Ümmü Eymen radıyallahu anha şöyle derdi: “Oruçlu iken susuz kalmıştım. Bundan sonra bir daha hiç susamadım.” Ümmü Eymen radıyallahu anha Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e latife ederdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim cennetlik bir hanımla evlenmek istiyorsa Ümmü Eymen ile evlensin.” Bunun üzerine Zeyd b. Harise radıyallahu anh onunla evlenmiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefât edince halk, Ebu Bekr radıyallahu anh’e Resûlüllah’ın halîfesi olarak biat ettiler. Ebu Bekir r.anh, Ömer İbnul-Hattab radıyallahu anh’a: “Gel, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığı gibi Ümmü Eymen’i ziyarete gidelim” dedi. Yanına girdiklerinde Ümmü Eymen ağladı. Onlar sordular: “Ağlıyor musun? Allah’ın katında olanlar Resûlü için daha hayırlıdır.” Ümmü Eymen radıyallahu anha şöyle cevap verdi: “Semâdan gelen vahyin kesilmesine ağlıyorum.” Ağlaması onları da hislendirdi ve onunla birlikte onlar da ağlamaya başladılar.
Abdullah b. Ömer Radıyallahu Anh
Zübeyr b. Bekkar der ki: “İbn Ömer Resûlullah sallallahu aleyhi ve' sellem’den işittiği her şeyi ezberliyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında değilken duymadığı sözlerini ve fiillerini sorup öğreniyor, onun eserlerine tâbi oluyor, namaz kıldığı her mescitte namaz kılıyor, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in devesini çevirdiğini gördüğü yerden devesini çeviriyor, haccı terk etmiyordu. Arafatta vakfeye durduğunda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in durduğu yerden dururdu.” Begavi, Said’den rivayet ediyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hadis rivayeti konusunda İbn Ömer’den daha şiddetli sakınan birini görmedim.” “Beyhaki Zühd’de sahih isnad ile Muhammed b. Zeyd b. Abdillah b. Ömer’den rivayet ediyor: “İbn Ömer Resûlullah’tan bahsedince mutlaka ağlardı.” Darimi ve Tarihinde Ebu’l-Abbas es-Serrac ceyyid isnad ile Nafi’den rivayet ediyorlar: “İbn Ömer radıyallahu anhuma “İman edenlere, Allah’ın zikri için, kalblerinin titreme vakti henüz gelmedi mi?” (Hadid; 16) ayetini okuduğunda ağlamasına yenik düşecek kadar ağlardı. Nafi dedi ki: “İbn Ömer radıyallahu anhuma, cemaatle yatsı namazını kaçırınca kalan gecesini ihyâ ederdi.” Beyhaki’deki rivayette şöyle geçer: “Herhangi bir cemaat namazını kaçırdığı zaman da diğer namaz vaktine kadar namaz kılardı.”
Reklam
Muaz b Cebel ra gece namazına kalkar, ellerini gökyüzüne kaldırıp şöyle derdi: “…Ya rab, cennet isteğimde güçsüzüm. Cehennemden kaçışım kaçış değil, bana hidayet et…”
Abdullah b. Huzafe Radıyallahu Anh
Beyhakî’nin şu rivayeti Abdullah b. Huzafe’nin menkıbelerindendir: “Ebu Rafi dedi ki: “Ömer radıyallahu anh Rum’a bir ordu gönderdi. İçlerinde Abdullah b. Huzafe de vardı ve o esir alındı. Rum kralı ona: “Hristiyan olursan seni mülkümde ortak ederim” dedi. Abdullah kabul etmedi. Bunun üzerine çarmıha gerilip okla öldürülmesini emretti. Fakat Abdullah yine reddetti. Sonra kral emretti, onu indirdiler. Daha sonra bir kazana su koyup kaynattılar. Başka bir esir getirip kaynamakta olan kazanın içine attılar. Etinin dağılıp kemiklerinin ortaya çıktığını gördüler. Hıristiyanlığı kabul etmediği takdirde Abdullah’ın da kazana atılması emredildi. Ona gittiklerinde Abdullah ağlıyordu. Onu götürdüler. Kral: “Neden ağlıyorsun?” diye sordu. Abdullah dedi ki: “Temenni ettim ki, yüz tane canım olsun ve hepsi de bu şekilde Allah için atılsın, bu hoşuma gider” Bunun üzerine kral ona “Benim başımı öpmen karşılığında seni serbest bırakmama ne dersin?” diye sordu. Abdullah “Beni ve bütün müslüman esirleri serbest bırakırsan başını öperim” dedi. O da bu şartı kabul etti. Abdullah onun başını öptü. Kendisi ile beraber bütün müslüman esirleri bıraktırdı. Onları Ömer radıyallahu anh’ın huzuruna getirdi ve hâdiseyi ona anlattı. Ömer radıyallahu anh de Abdullah’ın başını öptü.
Dihye b. Halife Radıyallahu anh
Meşhur sahabe. İlk katıldığı savaş Hendek’tir. Uhud olduğu da söylenmiştir. Bedir’e katılamamıştır. Sûretinin güzelliği ile darbımesel yapılırdı ve Cebrail aleyhisselâm onun sûretinde inerdi. Ümmü Seleme ve Aişe radıyallahu anhuma’nın rivayet ettikleri hadislerde bu belirtilmiştir. Nesai, sahih isnad ile İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet ediyor: “Cebrail Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e Dıhyetu’l-Kelbî’nin sûretinde gelirdi.” Taberani, Enes radıyallahu anh’den rivayet ediyor: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cebrail bana Dıhyetu’l-Kelbî’nin sûretinde gelirdi.”Dihye güzel yüzlü birisiydi. El-İclî, Tarih’inde Avane b. el-Hakem’den rivayet ediyor: “İnsanların en güzeli, Cebrail’in kendisinin sûretinde indiği kimsedir.” İbn Kuteybe Garibu’l-Hadis’te diyor ki: “İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın: “Dihye Medine’ye geldiğinde ona bakmak için çıkmayan hiçbir bekar kalmazdı.”
Zübeyr b. el-Avvam Radıyallahu Anh
Onun cennetle müjdelenen on kişiden biri olması, Ebu Hureyre radıyallahu anh hadisinde olduğu gibi şehitlerden biri olması, Bedir ve diğer savaşlara katılmış olması, iki hicrete de katılması, on altı yaşında Müslüman olması, Allah yolunda ilk kılıç sallayan kişi olması, şûra ehli altı kişiden biri olması, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefât ederken kendilerinden razı olduğu kimselerden olması ve halifeliğe aday gösterilenlerden biri olması faziletlerinden bazılarıdır. Leys, Ebu’l-Esved’den rivayet ediyor: “Zübeyr’in amcası onu bir hasıra sarmıştı ve onu tekrar küfre döndürmek için duman ile işkence ediyordu. O ise: “Asla küfre dönmem” diyordu.” Cabir radıyallahu anh rivayet etmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Kurayza günü: “Kavmin haberini bana kim getirecek?” dedi. Zübeyr bu görevi üstlendi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim havarim de Zübeyr’dir” buyurdu.
Osman b. Affan radıyallahu anh
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Osman radıyallahu anh’ı kızı Rukiyye ile evlendirmiştir. Rukiyye radıyallahu anha onun nikahında iken Bedir günlerinde vefât etmiştir. Bundan sonra da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Osman radıyallahu anh’ı kızı Ümmü Gülsüm ile evlendirdi. Bu sebeple ona “Zinnureyn (iki nur sahibi)” lakabı verilmiştir.
143 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.