Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eleştiriye Beş Kala

Bedrettin Cömert

Eleştiriye Beş Kala Gönderileri

Eleştiriye Beş Kala kitaplarını, Eleştiriye Beş Kala sözleri ve alıntılarını, Eleştiriye Beş Kala yazarlarını, Eleştiriye Beş Kala yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İDEOLOJİK GERİLEMENİN SANATTA SONUÇLARI
''..resmi sanatta, sömürülmüş kitleleri soyut ruhsal çıkarlarına araç eden, bu soyutluklarını ruhsal soysuzlaşmaya dek vardıran bir kesim sanatta, gerileme başladı. Bizim gerileme diye adlandırdığımız bu olguyu, onlar, istedikleri yükseltici sıfatlarla karşılayabilirler. Malûm, bu yozlukların en özgür bir şekilde hokkabazca tepindiği alan, biçimciliğin oyuncak güzelliğidir.''
Sayfa 101Kitabı okudu
Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektuplarından: * ''Ben akılda kalacak, ölmez tipler 'yaratmak' yahut onları tespit etmek niyetinde değilim. Ben memleketimin sosyal bakımdan karakteristik tiplerini -muayyen bir devirde yaşamış veya yaşayan- vererek muayyen bir devirde memleketimin manzarasını çizmek istiyorum. Yani bir kitabı okuyup bitirdikten sonra akılda kalmasını istediğim ayrı ayrı insanlar değil, bu insanların aynasından memleketimin topyekûn -muayyen bir devirde ve inkişafı halinde- sosyal manzarasıdır.''
Reklam
''Tek gerçek devinim, gerçek ve saptanabilir tek kımıltı, maddedir. Devinimi, ruhsal uçuşlarda, içe kapanmalarda arayanlar, gözlerinin önünde dipdiri yaşayan, insanın temeli olan somut kımıltıyı görmekten, görebilmekten yoksun kimselerdir. (..) Sanatçıya düşen, ''uçsuz bucaksız hareket halinde bulunan maddenin'' mimarisini kurmaktır.''
Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektuplarından: * ''Gözüme arasıra sağlı sollu genç şairlerin yazıları çarpıyor.. Okuyorum. Ve beğenmiyorum. Çok kötü yazıyorlar.. Çünkü evvelâ samimi değiller. Beylik söz gibi gelir ama insana, sanatta en mühim şeydir. Samimi değiller, samimi olabilmek çok güç, biliyorum. Fakat hiç olmazsa gençliğin, acemiliğin verdiği bir samimiyet vardır. Bunlarda o da yok. Hepsi kırım kırım kırıtıyorlar, poz alıyorlar, müteşair, şairane, ukalâ keratalar.''
Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektuplarından: * ''Ancak, asrımızı bütün sefalet ve büyüklüğüyle, ölen ve doğan unsurlarıyla anlarsak ve faal olarak asrımızın kavgasına 'hayat' cephesinden iştirak edersek ve kendi asrımızın saadete kavuşacağına inanırsak yaşadık diyebiliriz. Şimdi şiir için, roman için, hikâye için olsun bu temanın en geniş, en teferruatlı ve tekrarlana tekrarlana bitmeyecek imkânlar verebileceğini düşün.''
Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektuplarından: * ''Müstakilen, mücerret olarak şekil araştırmalarına elveda. Muhteva, muhteva, muhteva. Muhtevayı en uygun, en basit, en berrak bir tarzda kalıplayan şekil. Düzgün, mum gibi parmaklara en sıkı sıkıya yapışan, en pürüzsüz, en süssüz eldivenler yaraşır. Süslü eldivenlerle parmaklarını güzelleştirmek isteyen bilhassa çirkin, kambur kumbur parmaklı zengin kadınlarıdır. İş hayatında kambur kumbur olmuş kadın parmakları o kadar feci ve hürmete şayandırlar ki onlara hiç bir eldiven istemez. Yine tıpkı bunun gibi öyle muhtevalar vardır ki, yegâne eldivenleri kendi derileridir. Şekli eldivenlikten de çıkarıp deri haline getirdiğimiz nisbette muvaffak olacağız. Bu gayet zor bir iştir. Bu zorluğu halletmenin yegâne çaresi muhtevadan şekle gitmektir. Tabii şeklin muhteva üzerindeki mukabil -fakat kemiyette- tesirini unutmayarak.''
Reklam
''..sanatçı, realitenin belirli bir kesimini kavrayarak, ona sanatsal biçimini verir. İçlem, belirli bir tarihsel dönemin somut koşulları içerisinde, pratik yaşama çizgilerinden koparılmadan verilen insandır. Bireysel, kişisel yönleri, ancak onun toplumsal-pratik-günlük ilişkileri içerisinde değer kazanır, sorumluluğunu bulur. Ancak o zaman 'ben' ve 'biz'in çelişkileri aşılarak, bu iki uç arasında, geniş bir diyalektik ilişkiye girilir ve çelişiler birliği kavuşur, anlamalarını elde ederler. 'İnsan' dedik, 'insanın bütünlüğü' dedik. Bu kavramların boş bir formül haline indirgenmemesi için, bir an olsun gözden kaçırılmaması gereken nokta, 'konkre insan' terimidir. Yani ayakları yerde, 'üretim ilişkileri' içinde anlaşılan, bilincinin varlığını değil, tersine, toplumsal varoluşunun bilincini belirlediği insan.''
Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektupları hakkında: * Nâzım Hikmet'e göre geçerli sanat salt 'gerçekçi' sanattır. O, bu görüşü, bütün mektupları boyunca, hemen hemen, sadece 'realist' sözcüğüyle karşılar. Örneğin, 'realizm' terimine herhangi bir sıfat eklemez; onu başka herhangi bir biçimde sınırlamaz. Gerçek bütün sanat yapıtları, ona göre, gerçekçi sanatın ürünleridir. Bu gerçekçilik, onda, zorlama bir sonuç değil, has sanatın öz niteliğidir. Dıştan ekleme bir ad, bir etiket değil, sanatın temel özelliğinin doğruladığı bir olgudur.''
Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektupları hakkında: * Nâzım Hikmet'in şiirine yaklaşacak her yol bu mektuplardan geçmek zorundadır, dersek, yeni bir şey bulmuş sayılmayız herhalde. Çünkü ozanın yapıtlarını en doğru bir biçimde ancak, onun sanat hakkındaki düşüncelerini kavradıktan ve böylece 'o' sanata yaklaşacak en doğru yöntemi öğrendikten sonra tartışabiliriz. Yoksa yargılarımızın yapıta göre geri kalması tehlikesi kaçınılmaz bir sonuçtur.''
NAZIM HİKMETİM GERÇEKÇİLİK ANLAYIŞI
Nâzım Hikmet'in Kemal Tahir'e mektupları hakkında: * ''..bu mektuplarda Nâzım Hikmet'in, sanat hakkında düşündüklerini sürekli bir uyumluluk içerisinde ve sonunda bir bütün teşkil edecek biçimde serimlemesi, hatta formülleştirmesidir. Bütün tartışmalar somut olgulardan hareket etmektedir. Düşünsel dalış cinsinden hiçbir kelâm yoktur. Somut yapılardan söz edilirken, ansızın, pratik eylemin kuramsal ifadesine geçiliveriyor. Ozan, her yargısında, en doğal bir biçimde aydınlık, açık olmasını bilmiştir. Ve en çetrefil konuları bile, bütün entelektüel faaliyetlerinin somuttan, var olandan ayrılmaması nedeniyle, elle dokunulur gibi vermesi, insanı, bu yargıların içtenliği, gerekliliği ve vazgeçilmezliğine müthiş inandırmaktadır.''
113 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.