İçine düştüğü 12 Mart 1971 arifesi koşulları, Bedrettin Cömert'e, önündeki yılların neler getirebileceğini apaçık söylüyordu. O biliyordu ki, ülke çapında güzel günler yoktu ufukta. Öğrenci eylemlerini yaşamıştı İtalya'da; ama, buradaki öğrenci eylemlerinin niteliği başkaydı. Kapitalizmin kuralları, ilkeleri vardı; bireye neler verdiği ve karşılığında ondan neler istediği az-çok belliydi; insan, zamanla uyabilirdi bu ortama; fakat, ya kapkaççı kapitalizmin kuralsız, ilkesiz, denetimsiz, 'kör tuttuğunu öper' gidişine nasıl ayak uydurulacaktı.? Sağı-solu belli olmazdı ki kapkaççı kapitalizmin.! Böyle bir toplumda birey, vatandaş olarak, neye göre, nasıl davranacaktı.?
Gerçekçiydi Bedrettin Cömert: ütopik sosyalistleri de, bağnazları da, 'her sabah kurşuna dizilenler'i de, hoşgörüsüzleri de, bölgecileri de, devrimin vıdıvıdısıyla vakit geçirenleri de elinin tersiyle bir yana itti; kışkırtmanın soluna da, sağına da metelik vermemeğe çalıştı. Yapılacak işleri vardı.
Ders vermeliydi; tez hazırlamalıydı, yazılar yazmalı, kitaplar yayımlatmalıydı; Konuşmalıydı, görmeliydi, düşünmeliydi. Yoksul bırakılmış bir ülkenin çocuğuydu o, hazır bulduğuyla yetinemezdi, bir şeyler üretmeli, katmalıydı kendi alanında.
İnandığını, doğru bellediğini dobra-dobra söylemekten çekinmezdi Bedrettin Cömert. Bu özelliği kendisine, sanat-yazın alanında dostlar da kazandıracaktır, düşmanlar da. Ama o, dostlarının sayısını her gün biraz daha artırarak yolunu sürdürmesini bilecektir.
*
Hasan Hüseyin, Ankara, Mart 1979, Şubat 1981