Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Hakiki Mürşit

Cem Say

En Hakiki Mürşit Sözleri ve Alıntıları

En Hakiki Mürşit sözleri ve alıntılarını, En Hakiki Mürşit kitap alıntılarını, En Hakiki Mürşit en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kuantum fiziği temel bir parçacığın aynı anda birden fazla yerde olabileceği gibi tuhaf öngörülerde bulunuyor, yapabildiğimiz deneyler de bu öngörülerle tutarlı sonuçlar veriyor.
Sayfa 188Kitabı okudu
"Mezunların diplomayı aldıktan sonraki bir yıl içinde iş bulma oranı" ölçütünde yüksek puan almak için mezunlarına "iş buldunuz mu?" diye mektup yazıp cevap vermeyen herkesin işe girdiğini varsayarak veri uyduran üniversiteler de var, "spor salonunun büyüklüğü" kriterini tutturmak için labaratuvarlardan fedakarlık eden de. Her şey birkaç sıra daha yükselebilmek için.
Sayfa 142Kitabı okudu
Reklam
"Hiçbir şey yok olmaz, hiçbir şey yoktan var olmaz, her şey dönüşür."
Siz "şimdi bunu istiyorum, şimdi buna karar verdim" yanılgısı içindesiniz ama aslında süreç alttan yukarı işliyor, ilgili hücreleriniz o sırada etkinleştiği için o isteğe kapılıyorsunuz, elektrokimyasal sinyal hesaplarının sonunda vardığınız zihin durumunu özgür iradenizle aldığınız bir karar sanıyorsunuz. Robot olduğunun farkında olmayan robotlar olduğumuzun nihayet farkına varmamız, fen bilimlerinin en şaşırtıcı sonuçlarından biridir.
Sayfa 171Kitabı okudu
Sagan, bilimle uğraşacak kişilerde olması gereken birçok özelliği, kıvrak bir zekayı, zengin bir hayal gücünü, bildiğini sandıklarına "iman" boyutunda saplanmayıp onları sürekli gerçek dünyadan gelen verilerle sınama duyarlılığını, öte yandan bu kuşkuculuğu abartarak her saçmalığa bodoslama atlamama, "olağanüstü iddialara inanmak için olağanüstü kanıtlar talep etme" özenini bir arada bulunduran bir eleştirel düşünce deviydi.
"Şurasını hâlâ tam öğrenemedim" duygusuyla uykularımın kaçtığı çok olur.
Sayfa 177Kitabı okudu
Reklam
Şimdi söyleyin, acaba evrende bizimkinden başka bir yerde hayat var mıdır? Cevabı kimse bilmiyor tabii ama "Buranın ne özelliği var ki?" ilkesi insanı "evet" demeye itiyor, değil mi? Yaşam, Dünya'da doğal kimyasal süreçler sonucu ortaya çıkıp evrimin gücüyle yayıldığına göre aynı şey neden bu inanılmaz sayıdaki öte diyarlardan bazılarında da olmasın?
Yeterli yüksekliğe ve yüzeye paralel hıza ulaşabilirseniz, terk ettiğiniz gökcismine geri düşmeniz gerekmez; onun çevresinde turlar attığınız bir "sonsuz düşüş" haline geçebilirsiniz. SSCB, Uzay Çağı'nın başlangıcı olarak bilinen 4 Ekim 1957'de yörüngeye ilk cismi, ünlü Sputnik 1 uydusunu yerleştirmeyi başararak bu aşamaya ulaştı ve tepelerine her an bir Sovyet bombasının düşebileceğini düşünen ABD'lilerin ödünü patlattı.
Kaliteli, güçlü üniversiteler ülkelerine büyük değer katan zenginlik kaynakları olarak görülmeli, işten anlamayanların kurcalamasına açık olmamalı. Kimse bu kurumların başlarına kifayetsiz yöneticileri paraşütle indirmemeli.
Sayfa 135Kitabı okudu
Carl Sagan
Venüs gezegeninin yüzey sıcaklığının vaktiyle sanıldığı gibi "tropik" düzeylerde değil, düpedüz cehennem seviyesinde (400 derecenin üstünde) olduğunu (henüz uzay araçları gezegene ulaşmadan) hesaplamayı başaran da, Satürn'ün uydusu Titan'ın yüzeyinde göllerin, Jüpiter'in uydusu Europa'nın derinliklerinde de sudan oluşan bir yeraltı okyanusunun olduğunu akıl eden de, hayatın yapıtaşları olan amino asitlerin temel kimyasal maddelerden radyasyonla elde edilebileceğini kanıtlayarak uzayın başka yerlerinde canlıların bulunabileceği tezine dayanak sağlayan da oydu.
Reklam
Diğer bilim dalları doğayı incelediklerinde matematiksel bir düzenle karşılaşırlar! Gezegenler birbirlerini rastgele değil, kısa ve güzel matematiksel denklemlerle kodlanan şekilde çekmekte, doğanın yapı taşları matematikçilerin çerçeveleri uygun çalışmaktadır. Primiz Galileo'nun dediği gibi "Evren matematik dilinde yazılmıştır, onu bilmeyen anlayamaz", bilenler ise doğanın ve insanın sırlarını çözmeyi, hayalleri zorlayan teknolojiler geliştirmeyi ve Stephen Hawking'in deyimiyle "Tanrı'nın zihni"ni hedefleyebilir.
Yeni gözlemler yeni kuramlara, yeni kuramlar da yeni gözlem araçlarına yol açar. Her seferinde evrenin gizeminin bir katmanını daha soymuş oluruz.
Zihnimizin "işletim sistemi", kontrolümüzün dışındaki doğa olaylarının amaç barındırmayan süreçlerle işlediklerini kabullenmemizi zorlaştıracak; depremin, selin, gök gürültüsünün ardında her şeyi bir plan çerçevesinde gerçekleştiren birtakım bilinçli "büyük oyuncu"ların bulunduğuna inanmamızı kolaylaştıracak şekilde evrilmiş. Tarih boyunca, ilk duyulduğunda "sağduyu"ya aykırı gelen, anlamak için biraz kafa çalıştırmak gereken gerçeklerin kabullenilmesini engelleyen bu zayıf tarafımızla evrimimizin çok daha sonraki aşamalarında kavuştuğumuz rasyonel düşünce becerilerimiz çatışma halinde olmuş.
Asırlar boyunca insanlığın bir yarısı, diğer yarısını yere zincirledi. Bilim tarihinde (ve kitabın şimdiye kadarki sayfalarında) kadın isimlerinin bu denli az olmasının temel sebebi bu. Kadınlar, erkeklerin uydurdukları bir takım saçma kurallar nedeniyle uzun süre eğitime erişemediler, bilim yapmaları tuhaf karşılandı, (sanki erkekler kendilerini sadece "babalığa" adıyormuş gibi) "annelik" rolüne odaklanmaları buyuruldu, olmadık engellerle karşılaştılar.
1900 yılına gelelim. Planck'ın başı dertteydi. Yıllardan beri cisimlerin sıcaklıklarıyla yaydıkları ışığın rengi ve enerji miktarı arasındaki ilişkiyi açıklayan bir formül peşindeydi. Ölçümler bir türlü kafasındaki doğa modeline uymuyordu. (Evrenin nasıl işlediği hakkında kuvvetli bir fikri olan ünlü bir fizikçiyseniz bu çok can sıkıcı bir şeydir.) Başka çaresi kalmamıştı. Gerçeğe boyun eğdi, fikrini değiştirdi ve gönülsüzce de olsa belli bir renkteki ışığın belirli "boy"da, daha küçüğü var olamayan paketler halinde yayıldığının kabul edilmesi gerektiğini duyurdu. Enerjinin daha önce kimsenin aklının köşesinden bile geçmemiş bu en küçük parçalarına "kuantum" adını koyan da o oldu.
Sayfa 188Kitabı okudu
84 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.