Cahide'nin Eli, Enikli Kapı

Enikli Kapı

Arif Nihat Asya

Enikli Kapı Sözleri ve Alıntıları

Enikli Kapı sözleri ve alıntılarını, Enikli Kapı kitap alıntılarını, Enikli Kapı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Arif Nihat Asya ne diyor. (1946'lardan)
Bu toprak on sekiz milyon çocuk doğurmuş, on sekiz milyonun da adını "Mehmetçik" koymuş...
keloğlan
Masalların daima muzaffer Keloğlan'ı... Ağzının tadını bilen; padişahın üç kızından ortancasını öğlene, büyüğünü akşama saklayıp en küçüğü ve en körpesiyle kahvaltı eden Keloğlan. Peruka takmadığı için adını "kel" çıkaran; dostunu düşmanını ayağına değil, başına baktırmak için kel görünen; herkesi kendisine güldürür gibi yaparak herkese gülen Keloğlan. Ve biz kendisine yüzümüzle, gözümüz, kaşımızla gülerken kendisi bize kafasiyle gülen Keloğlan. Masallarda masallarla yaşıt olduğu için saçı dökülmüş. Çukurova'da ise bebek denecek bir yaşta olduğu için henüz saçı bitmemiş Keloğlan. Hakikatin büyük güneşiyle insan kafası arasına fesin değil, kavuğun değil, silindirin, külahın değil bir gün saçın bile girmesine tahammül edemiyen Keloğlan. İncili Çavuş'un oğlu, Nasrettin hoca'nın torunu, Karagöz'ün yeğeni,Hacivad'ın bacanağı,Kartepeli'nin kaynı,Kavuklu'nun,Peşekâr'ın yakını,Zenne'nin belalısı Keloğlan. Kelini sırma saçlara değişmiyen, fakat saçı er geç bitecek olan Keloğlan. Tos vurduğu kapılar daha iyi çatırdasın diye aradan tamponları söküp atan koç yaradılışlı Keloğlan. ....
Reklam
Nen var
Yağmur bekleyip duruyorsun...neyliyeceksin yağmuru; tarla mısın,tarlan mı var? "Bahar bir gelse ben bilirim yapacağımı!" diyorsun. Açacak çiçek misin, açılacak çiçeğin mi var? Rüzgâr gözlüyorsun...nene gerek senin rüzgâr... yeldeğirmeni misin, yelken gemisi misin, uçurtma mısın; tınaz mı,yelkenin mi, uçurtman mı var? Akşamlar, niçin hâlâ gözünde tütüyor; ay mısın, yoksa doğacak yıldızın mı var?
Sel Kız
_Hıdırlı'da sel suları arasında bir kız doğdu... adını "SEL" koydular. Senin için ebe aramaya gidenlere, döndükleri zaman, _Hoş geldiniz! dedin...asıl sen hoş geldin, Sel kız! Hayatın sana ilk söylediği, dünyanın sudan ibaret olduğudur...bekle ki sular, durulup aynan olacak, Sel kız ! Seyhan kızları güzeldir, tatlıdır... fakat,kim bilir,sen ne harika olacaksın ki kanında sel suyu var, Sel kız ! (Sel kız yaşıyorsa eğer, muhtemelen 75-76 yaşlarında olmalı)
Cahide'nin eli (1962 Şubat)
(Bingöl'ün Hepsor köyünde geceleyin bir evden, sussun diye dışarıya attıkları beş yaşındaki Cahide'yi almaya gidince bulamadılar. Sabaha kadar aradılar Birgül sabahleyin uzaklarda bir el bulundu) Gazeteler Sokaklarında kurtlar gezen köy. Karanlıklarında neon ışıkları değil kurt gözleri parlayan gece ve kurtlar sofrasından tadımlık bir çocuk. Beş yaşındaki Cahide... Böyle bir sofradan arta kalan minimini bir el. Kim bilir, ne derdin vardı. Belki bir damlacık ilaç, bir güleryüz, küçücük bir oyuncak, tatlı bir masal seni susturmaya yeterdi. Bunları getiremediğim için senden utanıyorum Cahide! ...................... Seni kurtlar değil, bilgisizlik, görgüsüzlük yedi,ona yanarım! ......... 11 Şubat 1962, Bu yaşanmış bir trajedinin ilamıdır
...... Aç gözlülüğü içerde de, dışarda da affetmiyen gözü tok insanlarız. En aziz ölüyü daha gömmedik, bu belki de ölmemiş olmasındandır; onu uyandırmasını biliriz.
Reklam
Ekselans (Bazı isteklere cevaptır)
Senin tebaan kadar benim talebem var Senin ülken kadar benim bahçem var Ve senin debdeben kadar benim saadetim var Senin askerin kadar dinleyicim, senin tebeandan çok okuyucum ve oldu olacak onu da söyleyim, senin gövden kadar başım var Ben senden daha büyüğüm Ekselans! Senin bayrağın kadar mendilim,senin muhafız kıtan kalabalığında ailem, senin ünvanından büyük imzam var Ben senden daha büyüğüm Ekselans! Senin tarihin kadar,çocuğumun yaşı var Senin husûsi kâtibin boyunda kurşun kalemim var Müsadenle,ben senden daha büyüğüm Ekselans!
Oyuncaklar
Oyuncak askerler hücum emri bekliyorlardı. Oyuncak top bir patlasa gümbürtüsü bu şehre, mermisi öteki şehre yeterdi. Oyuncak saat, zamanı alaya almak içindi. Şu lâstik inek karşıki parkın yeşilliğine hasretle bakıyordu, oraya bıraksalar sahici inek oluverecekti. Şu kediye kedi olduğunu hatırlatmaya şuracıktan bir ifadenin geçmesi kafi gelecekti. Şu köpeğin öbür köpeklerden farkı havlamasını bilmemekten ibaretti. Şu vapurun her şeyi tamam, yalnız Dçdenizi eksikti. Şu yel değirmeni dönmek, öğütmek için bir nefes bekliyordu. Bir Don Kişot'un hücumunu da kolları açık, bekliyebilirdi. Şu kuzu, yemiyle suyunu bir veren çıksa, böyle kalmaz, büyürdü. Şu lastik topun iki marifeti vardı, zıplamak,yuvarlanmak. İyi bir usta ona görülmedik yeni marifetler öğretebilirdi. Şu deve,hörgücünden memnundu; fakat kılavuzundan memnun değildi. Gece yarısı çalınacak olsa mahalleli sahura kalkardı. Bebekleri beşiklere bir yatıran çıksaydı bebekler uyur beşikler ısınır ve anneler babaların payını düşünmeye vakit bulurdu. Şu at buradan çıkabilse yarışta birinci gelir, altın nallar kazanırdı. Şu,halka tüneğine asılı sevgi kuşlarının nikahını kim kıymıştı? Öteki sıra sıra kuşlar camekandan azadedilse bile bir iklime bahar getirmeye sesleri yeterdi. Şu yangın otomobilleri bir harekete gelseler alevler teslim bayrağı çekerdi. Çocuk, bir bebek isteğini annesine değil, babasına söyleseydi oyuncakçıları dolaşmaya lüzum kalmazdı.