Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahlak Psikolojisi Üzerine Bir İnceleme

Erdem ve Mutluluk

Erich Fromm

Erdem ve Mutluluk Gönderileri

Erdem ve Mutluluk kitaplarını, Erdem ve Mutluluk sözleri ve alıntılarını, Erdem ve Mutluluk yazarlarını, Erdem ve Mutluluk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugün bir otomat gibi hareket eden ve hisseden bir insanla karşılaşabiliriz; gerçekten kendisine ait hiçbir yaşantısının olmadığını görürüz; başkaları onun nasıl olmasını istiyorlarsa öyle olduğunu ve kendisini öyle gördüğünü; gülümsemenin, gerçek gülmenin yerini aldığını, boş gevezeliklerin insanların karşılıklı olarak birbirlerine bir şeyler verdiği bir konuşmanın yerine geçtiğini, gerçek hüznün yerini de can sıkıcı bir umutsuzluğun aldığını görürüz. Bu çeşit bir insan için iki şey söylenebilir. Birincisi, böyle bir insanın içtenlik ve bireysellikten yoksun olma gibi düzeltilmesi pek mümkün olmayan bir kusuru olduğudur. İkinci olarak, bu kimsenin, kendisiyle aynı durumda bulunan binlerce insandan pek de farklı olmadığı söylenebilir. Bu gibi insanların çoğunda, böyle bir kusurla ilgili kültürel kalıp onları bir nevrozun patlak vermesinden kurtarır. Bazılarında ise kültürel kalıp fonksiyonunu yerine getiremez; o zaman kusur, az ya da çok şiddetli bir nevroz olarak ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda, kültürel kalıbın bir nevrozun ortaya çıkmasını önleyecek yeterlikte olmaması, ya patolojik güçlerin daha şiddetli olmasından, ya da sağlıklı güçlerin daha kuvvetli olmasından ve kültürel kalıbın onlara suskun kalma imkânını sağlamış olmasına rağmen, yine de başkaldırmalarından ileri gelmektedir.
Sayfa 254Kitabı okudu
Bedensel ve ruhsal acılar insan varlığının bir parçasıdır ve onlardan kaçmak mümkün değildir. Her ne olursa olsun acıdan, kederden uzak kalmaya çalışmak ancak bütün bağları koparma pahasına mümkün olabilir ki, bu durumda mutlu olma yeteneği de ortadan kalkar. Böylece, mutluluğun karşıtı acı ya da keder değil, bir iç kısırlığın ve verimsizliğin (yaratıcılıktan yoksun oluşun) yol açtığı ruh çöküntüsüdür
Sayfa 220Kitabı okudu
Reklam
Vicdan, böylece, kendimizin kendimize karşı gösterdiği tepkidir. Bizi kendimize gelmeye, yaratıcı bir şekilde yaşamaya, tam olarak ve uyumlu bir biçimde gelişmeye -yani imkânlarımız bakımından neysek, o olmaya- çağıran gerçek benliğimizin sesidir; kişilik bütünlüğümüzün bekçisidir; "haklı ve yerinde bir gururla insanın kendi benliğini güvence altına alma ve aynı zamanda kendisine evet deme gücünü kendinde bulabilmesidir." Eğer sevgi, sevilen kişinin sahip olduğu imkânların onaylanması ve sevilen kişinin biricikliğine gösterilen ilgi, bakım ve saygı olarak tanımlanabiliyorsa, hümanist vicdan da yerinde bir deyişle, kendimiz için gösterdiğimiz sevgi dolu bir ilgi ve bakımın sesi olarak tanımlanabilir
Sayfa 189Kitabı okudu
Aşık olmak, sevginin doruk noktası olarak kabul edilmekle birlikte, gerçekte, sevginin başlangıcıdır ve sevgiye ulaşabilmek için bir fırsattan başka bir şey değildir. Aşkın iki insanı karşılıklı olarak birbirine çeken esrarlı bir nitelik, çaba harcamadan gerçekleşen bir olay olduğuna inanılmaktadır. Gerçekten de, insanın yalnızlığı ve cinsel istekleri onun aşık olmasını kolaylaştırmaktadır ve bunda da esrarlı bir taraf yoktur; şu var ki, böyle bir sevgi ne kadar çabuk kazanılırsa, o kadar çabuk yitirilmektedir. İnsanın birisi tarafından sevilmesi rastgele bir olay değildir; sevgiyi yaratan şey, insanın kendisinin sevme gücüdür -tıpkı ilgilenmenin insanı ilginç hale getirmesi gibi. İnsanlar kendilerinin çekici olup olmadıkları sorunu ile ilgilenirler; çekiciliğin özünü oluşturan şeyin kendi sevme yetenekleri olduğunu unuturlar. Bir insanı sevmek demek ona ilgi göstermek, ona bakmak ve onun hayatından sorumlu olduğumuzu hissetmek demektir: Yalnızca fizik varlığından değil, bütün insanî güçlerinin açılıp gelişmesinden sorumlu olmak demektir. Yaratıcı bir şekilde sevmek pasiflikle, sevilen kişinin hayatına seyirci kalmakla bağdaşamaz; onun gelişmesi için çaba harcamayı, ilgiyi, bakımı ve sorumluluğu gerektirir.
Sayfa 123Kitabı okudu
Kişiliğin yaratıcı yönelişi temel bir tavrı, insan yaşantısının her alanında bir ilişki kurma biçimini ifade eder. Başkalarına, kendine ve nesnelere karşı aklıyla, duygularıyla, duyularıyla tepki göstermeyi gerektirir. Yaratıcılık, insanın kendi güçlerini kullanma ve kendisinde var olan imkânları gerçekleştirme yeteneğidir, insan kendi güçlerini kullanmak zorundadır dediğimiz zaman, insanın özgür olması gerektiğini, güçlerini denetleyen herhangi bir kimseye bağımlı olmaması gerektiğini söylemek istiyoruz. Aklının ona yol göstermesi gerektiğini de söylemek istiyoruz, çünkü insan ancak güçlerinin ne olduğunu, onları nasıl kullanacağını ve ne için kullanacağını bildiği zaman kendi güçlerini kullanabilecektir. Yaratıcılık, insanın kendini tüm güçlerinin bir araya gelmesinden oluşmuş bir bütün, aynı zamanda bu güçleri gerçekleştirecek bir "aktör" (etkin bir yaratık) olarak hissetmesi demektir; kendini kendi güçleriyle bir olarak görmesi, aynı zamanda bu güçlerin ondan gizlenmemiş, ona yabancılaşmamış olması demektir.
Sayfa 106Kitabı okudu
Karşılaşmış olduğu problemin bir tek çözüm yolu vardır: Gerçekle yüz yüze gelmek, kendi yalnızlığını ve kendi kaderine ilgisiz kalan bir evren içerisinde tek başına kaldığını bilmek, problemini onun yerine çözebilecek, onu aşan hiçbir kuvvetin bulunmadığını kavramak. İnsan kendi sorumluluğunu yüklenmek ve ancak kendi güçlerini kullanarak hayatına bir anlam verebileceği gerçeğini kabul etmek zorundadır.
492 öğeden 321 ile 330 arasındakiler gösteriliyor.