Adem Boncuk HALKTAŞ’ın resmen bir numaralı hissedarı oldu. —Tabii
bu iş sonradan yalnız Halktaş’la kalmadı. Birçok fabrika ve ticarî kuruluş
ve de bir bankaya ortaklık geldi ardından.— Ve son olarak bir siyasî
partiye girerek burada da üst kademelere kadar yükseldi. Bu siyasî partiye
girişi, artık Adem’in kesin olarak sınıf değiştirdiğini kanıtlıyordu. Zira bu
partinin ilkeleri Adem’in gerçek sınıfının çıkarları ile taban tabana karşıt
düşen ve tamamen belli sermaye sınıflarının çıkarlarını gözeten bir siyasî
partinin ilkeleri idi. Ama tabii programları böyle bir şeyden söz etmiyordu.
Onlar da tamamen halktan yana ve halk içindiler.
— Beyler ben politikaya girmem. Size ille de bir eşek gerekliyse
memlekette tonla eşek var. Birini alın «amblem» olarak kullanıverin.
Benim eşek mi, başkası mı kim anlayacak?
Üyelerden biri ortaya bir laf attı:
— Bordroda bu görev ne olarak gösterilecek? En önemli mesele budur.
İki saate yakın tartışıldı bu konu. Aslında Genel Müdürün yapacağı tek iş
altın yaldızla süslü bir porselen kâseyle eşeğin edeceği zamanı beklemekti.
Yani bir çeşit «bokçubaşılık». Çeşitli isimler önerildi. Biri:
— Defi hacet şefi olsun, dedi.
İtirazlar, öteki:
— Umut müdürü desek?
Bu da pek romantik bulundu. Âdem dayanamadı:
— Bokçubaşı olamaz mı? dedi.
İtirazlar otuz saniyede kabule döndü. Zira bundan uygun teklif getiren
olmamıştı. Genel Müdür ek görevinin bokçubaşılık oluşuna önceleri
sinirlilik belirtileri gösterdiyse de, 150 milyonluk bir bokun şefi olduğu
için de gurur duyduğunu ortaya koymakta gecikmedi:
— Şirketimizi kurtaracak bir meselede bokçubaşı olmak bana olsa olsa
şeref verir, dedi.
Ağlamaya ramak kala bitirdiğim kitaplardan oldu. Çıkarılacak çok ders var. Her zamana ve her yere uyan dersler. Mükemmel ötesi bir kitaptı. Aziz Nesin tarzı bir kalemi var. Böyle muhalif yazarlar, halkı aydınlatıcı yazarların var olması ve çoğalması dileği ile...