Kuşçubaşı'nın Alternatif Biyografisi

Eşref

Polat Safi

En Eski Eşref Sözleri ve Alıntıları

En Eski Eşref sözleri ve alıntılarını, en eski Eşref kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne var ki, Eşref'in Harbiye yıllarına dair anlattıklarıyla, aslında Harbiye Mektebi'nden mezun olamadığı gerçeğini perdelemeye yarayan bir paravandan ibarettir. Zira Eşref, her ne kadar Harbiye'den süvari zabiti olarak mezun olduğunu iddia etse de, henüz ikinci sınıftayken babası Mustafa Bey ve kardeşi Selim Sami ile beraber Hicaz'a sürgün edilir. Sadaret makamı tarafından Kosova Vilayeti'ne, Berane'de yakanan Eşref hakkında gönderilen yazıda yer alan bilgiler bunu açıkça ortaya koyar. Bu evrakta, Eşref'in sürgüne gönderilmeden önce Beşiktaş Muhafızlığı'ndan gelen bir "memur-i mahsus" ile Mekteb-i Harbiye'den aldırıldığı ve ardından babasıyla birlikte sürgüne gönderildiği bilgisi yer alır. Keza, Mekatib-i Askeriye-i Şahane Nezareti bu sebepten ötürü okuldan kaydının silindiğini bildirir.
Sayfa 66 - Harbiye Mektebi, Eşref'i Yeniden İnşa EtmekKitabı okudu
Eşref, tıpkı ailesine ve eğitim hayatına dair bilgi verirken yaptığı gibi, Sürgün yıllarını anlatırken de grandiyöz bir tavır takınıyor. Henüz askeri okulu dahi bitirmeden ailesi ile sürgün edilen ve sürgünde sürekli firar etme fırsatı kollayan biri olmasına karşın Hicaz Valisi Ahmet Ratıp Paşa'nın kendisini muhatap aldığını söylemesi ve Paşa'nın ağzından kendisiyle ilgili son derece iltifat-amiz ifadeler aktarması bunun apaçık bir göstergesidir. Benzer şekilde, bu ilk sürgün yıllarını sadece üst düzey insanlarla birlikte geçirdiğine dikkat çekmesi, Eşref'in özel biri olduğuna ve ancak denkleriyle muhatap olabileceğine dair bir inanç taşıdığına delalet eder. Buna karşın Hicaz'da geçirdiği mahrumiyet günleri ve bunun beraberinde getirdiği sıkıntılarla ilgili dişe dokunur bilgiler vermeyişi Eşref'in, onu kaybeden tarafta gösterdiğine inandığı, gururunu okşamayan detaylardan bahsetmeyi tercih etmemesiyle açıklanabilir.
Sayfa 76 - Mahrumiyet Yılları, Sürgün YıllarıKitabı okudu
Reklam
Eşref ve Selim Sami'nin Hicaz'da yürüttüğü mücadelenin Mustafa Kemal tarafından takdir edildiğini anlatmaya matuf bu hikayenin gerçeği yansıttığını sanmıyorum, çünkü Mustafa Kemal'le Selim Sami aynı tarihlerde Şam'da bulunmadıkları gibi, Selim Sami'nin Vatan ve Hürriyet Cemiyeti ile ilişkilendirilmesi de mümkün değil. Bu iddialarımı şöyle gerekçelendirebilirim: Eşref ve Selim Sami'nin babası Mustafa Bey'in 1904 yılının Nisan veya Mayıs ayında sürgünden İstanbul'a döndüğünü biliyoruz. Ayrıca Eşref, kardeşi Selim Sami'nin İstanbul'a geçtikten sonra -ki bu bilgiyi arşiv evrakı da doğruluyor- babasıyla birlikte Zaptiye Nezareti'nin "Meriyyü'l-hatır" koğuşunda on bir ay hapis yattıklarını aktarıyor. Dahası, sürgünden firar ederek İstanbul'a gelen ve babasıyla birlikte on bir ay hapis yatan Selim Sami 2 Temmuz 1905'te Aydın'a gönderiliyor. Bu durumda, Selim Sami İstanbul'a en geç 1904 yılı Ağustos ayında gelmiş olabilir. Ancak Mustafa Kemal'in özlük dosyasındaki kayıtta 5. Ordu'ya 1905 yılı Ocak ayında tayin edildiği belirtilir. Yani Mustafa Kemal, Eşref ve Selim Sami de Mustafa Kemal'le görüşmüş olamaz. Benzer şekilde, Mustafa Kemal onları Vatan ve Hürriyet Cemiyeti ile ilişkilendirmek istemiş de olamaz, çünkü Vatan ve Hürriyet Cemiyeti 1906 yılı Ekim ayında, Selim Sami'nin bölgeyi terk edişinden yaklaşık iki-iki buçuk yıl, Eşref'in bölgeyi terk edişinden ise yaklaşık on altı ay sonra kurulur.
Sayfa 81 - Mustafa Kemal (Atatürk) ile İlk Temas, Kanun KaçağıKitabı okudu
Eşref'in bahsettiği taarruz, Mustafa Kemal tarafından 16-17 Ocak 1912 tarihlerinde yürütülen Kasr-ı Harun taarruzudur. Mustafa Kemal'in İtalyan tabyalarına yaptığı bu baskın istenen sonucu vermemiştir: Mustafa Kemal, 25 Ocak 1912 tarihinde kaleme aldığı muharebe raporunda emrindeki kuvvetlere 22 şehit ve 27 yaralıya mal olan çatışmada İtalyanların çok az kayıp verdiğini belirtir. Aynı raporda, başarısızlığın sebepleri arasında zaviye ve kabile şeyhlerinin taarruza itirazlarını, Hase kabilesinin taarruza katılmaktan kaçınmasını, baskının gece planlanmış olmasına karşın gündüze bırakılmasını ve Arap mücahitlerinin düşmanın gücünü görmeden saldırıya geçmemesini zikreder. Rapora göre taarruzun başarısızlıkla sonuçlanmasını bir diğer sebebi, taarruza destek vermek üzere gönderilen Eşref Bey kolunun sadece küçük bir bölümünün, üstelik düşmana oldukça uzak bir mevkiden birkaç el ateş etmekle yetinmesidir. Yani Mustafa Kemal bizzat kaleme aldığı bu raporda, Eşref'in bırakın kendisini kurtarmayı, taarruzun başarısızlıkla sonuçlanmasında büyük pay sahibi olduğunu ifade eder.
Sayfa 110 - Kasr-ı Harun Taarruzu, Çölde Bir Serap:Kahraman EşrefKitabı okudu
Eşref'in Teşkilat-ı Mahsusa'ya atfettiği önemin sebebi açıktır: Söz konusu örgüt, Harbiye Mektebi'ni bitir(e)meyen ve bir yaşam biçimi olarak çeteciliği seçen Eşref'in meşru dairede faaliyet göstererek yükselebileceği tek kurumdur. Diğer yandan Teşkilat-ı Mahsusa, idari ve operasyonel bakımdan tam bir muamma olduğundan Eşref'e hatıratını kaleme aldığı dönemlerde içerisindeki boşlukları arzularıyla ve hayal gücüyle doldurabileceği bir bağlam sunacaktır. Eşref, bu nedenle olsa gerek, birçok defa Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucularından ve ilk başkanı olduğunu vurgular. Hatta örgüt ilk kurulduğunda, Enver'in "gizli reis" ve kendisinin "zahiri reis" olduğunu iddia eder ve buradan yola çıkarak örgütün başında Enver Paşa'nın vekili olarak bulunduğunu aktarır.
Sayfa 131 - Eşref, Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı mıydı?Kitabı okudu
...Teşkilat-ı Mahsusa'nın kapandığı ve yerine Umur-i Şarkiye Dairesi'nin kurulduğu...
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
235 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.