En Eski Etnik Tecavüz kitaplarını, en eski Etnik Tecavüz sözleri ve alıntılarını, en eski Etnik Tecavüz yazarlarını, en eski Etnik Tecavüz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben Bosna'ya hiç gitmedim. Oraları bilmem, Bosnalıları da fazla tanımam. Ama Bosnalı kadınların feryadını duyurmayı bir görev kabul ediyorum. Çünkü ben bir insanım.
Bosna kadınlarının yaşamak zorunda bırakıldıkları hayatı ele alan gerçek bir inceleme/araştırma kitabıdır. Sırp ve Hırvatların kandırılarak sözde milliyetçilik anlayışı ile Bosna'daki müslüman topluma yapılan zulümlerin kadınlar üzerinde bırakılan etkileri ele almış.
İki kadın gazetecinin kimsenin umursamayıp, kör ve sağır taklidi yaptığı bu işkenceleri herkesin duymasını sağlamak için uğraşları beni derinden etkiledi. Okumaya devam edemeyeceğimi düşündüğüm anlar oldu. Gözlerimi kapattığımda o anları ister istemez hayalimde canlandırdım. Düşünürken bile sizleri rahatsız edecek olayların, birilerinin bir yerde yaşamak zorunda bırakılıyor olması eminim ki sizleri de etkileyecektir.
Kitabın ilk sayfasında yayınevinin de desteği ile kitap satışından elde edilen geliri Bosnalılara gönderileceğine dair bir yazı ile karşılacaksınız. Lakin bu durum hala devam ediyor mu bilemeyeceğim ama pek sanmıyorum.
Bilinen kitapçılarda kitap satışı mümkün değil. Herhangi bir internet sitesinden de bulamazsın. Kitap basımı uzun zaman önce durduruldu diye bir yazı okumuştum toplum ruh sağlığını tetiklediği gerekçesiyle. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemiyorum. Kitabı internet üzerinde satış yapan bazı sahaflarda bulabilirsiniz.
Etnik TecavüzElena Doni · Real Yayınevi · 199415 okunma
Sırplar'la aramız iyi idi. Bir an için bile, bu olayların gerçekleşeceğini düşünmemiştik. Hepimiz Yugoslav'dık, dinlerimizin farklı oluşunun da bir önemi yoktu. Fakat geçen senenin Mart ayında garip olaylar görülmeye başlandı. Sırplar, eğitim yapmak zorunda olduklarını söyleyerek akşamın dokuzundan sonra sokağa çıkma yasağı ilan ettiler. Bosnali Sirp'ların çoğu bu eğitim çalışmalarından hoşlanmamalarına rağmen katılmakla yükümlüydüler. Haziranda, Sırplar erkeklerin hepsini yakaladılar, götürüldükleri toplama kampında aç bırakılan esirler daha sonra da öldürüldüler. Sadece, ormanda saklan mayı başaran çok az kişi kurtulabildi.
Köprüye kadar askerler çantalarımızı yanımıza almamıza izin vermişlerdi ama sığınaklar özgürlüğümüzden iki adım uzaklıkta iken, askerlerden mantık dışı bir emir geldi: "Çantalarımızı açın ve içindekilerin hepsini nehre boşaltın." Olaylanı hatırlamak bile Vasva'nın iç ni ürpertiyordu. "Azıcık eşyam geriye kalan her şeyim de olsa, Allah emre itaat etmemi fısıldadı. Ama kolları arasında ufacık bir oğlan çocuğu taşıyan bir kadın karşı koymaya çalıştı. "Lütfen, bakın çantamda sadece bebek için azıcık bir yemek var", demişti. Bunun üzerine asker çocuğu kollarından tuttuğu gibi nehre atıverdi. O'nun elbiselerimiz ve eşarplarımız arasında nehre uçuşunu gördüm. Bir dakika sonra, tek kelime bile söylemeden, kadın da kendini köprüden aşağı atıverdi."
Tecavüze uğramış kadınların çoğu kendilerini suçlu hissederler. Loncar anlatıyor. "Sık sık, suça, giyilen çok kısa bir etek, ya da incecik bir bluzun mu sebebiyet verdiğini sorduklarını hissettim. Diğer taraftan bu kadınlar bana, günler boyunca adeta saplantı halinde yıkanmaya devam ettiklerini, ama bir türlü çocuklarına dokunmayı başaramadıklarını, çünkü onları kirletecekleri hissini taşıdıklarını anlattılar. İnsanın içini titreten, inanması çok güç bir durum; Eğer bu mantık dışı, derin suçluluk hissi tecavüz olaylarının tipik bir özelliği olmasaydı...
Ben Bosna'ya hiç gitmedim. Oraları bilmem, Bosnalıları da fazla tanımam. Ama Bosnalı kadınların feryadını duyurmayı bir görev kabul ediyorum. Çünkü ben bir insanım. Ve insanlığı unutmuş Sırpları lanetliyorum.
Çünkü savaş, 547 tepesinin fethi için şöyle ya da böyle yapılan retorik hikayelere veya John Wayne filmlerinin kaba erkeksi aktörlerine veya elinde uzun bir çubukla kağıt üzerinde karşı hedefleri gösteren generallerin somut ve kuru anlatımına benzemez. Savaş çok sayıda kişisel trajedinin birleşiminden oluşup, sona eren hayatların, kaybedilen evlerin, yok olan refahın hikayesinin neredeyse monotonluğa varacak kadar tekrarından ibarettir. Eğer haberler hakikat olsa, savaş hiçbir zaman ne güzel, ne temiz, ne methedilecek, ne de anlatılacak bir olgu olamaz.