Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Evrim ve Tasarım Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi

Recep Alpyağıl

Evrim ve Tasarım Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi Gönderileri

Evrim ve Tasarım Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi kitaplarını, Evrim ve Tasarım Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi sözleri ve alıntılarını, Evrim ve Tasarım Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi yazarlarını, Evrim ve Tasarım Geleneksel ve Çağdaş Metinler Seçkisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Amerikan okullarında evrimin öğretilmesine karşı günümüzde var olan bu muhalefetin aksine, Darwin'in yaşam formlarının tedrici gelişerek insanoğlu­na ulaşması doktrini, yüzyıllar evvel Müslüman okullarının müfredatının bir parçasıydı. Draper, Lamark ve Darwin'in evrim teorisinin mucidi olduklarını iddia eden Batılı mitin altını oyuyor ve Müslüman teorinin Darwin'inkinden çok daha ileri olduğunu ilan ediyor: Bazen hiç tereddüt etmeden karşılaştığımız fikirlerin kendi zamanınızda bulunmuş olmasıyla övünürüz. Oysa bizim evrim ve gelişmek doktrinimiz onların [Müslümanlar] okullarında öğretiliyordu. Hakikaten de, onlar evrim ve gelişimi inorganik ve mineralleri de kapsayacak şekilde genişleterek bu konuda bi­zim gidebileceğimizden çok daha ileri gitmişlerdir.
Sayfa 176Kitabı okudu
Hz.muhammed (Sav)
İlmi talep edin çünkü ilm kesbetmek Allah korkusuna götürür, ilmi talep etmek ibadettir, tartışması tesbihtir, onu aramak cihat­ tır, yaymak ihsandır, öğretmek takvadır. Hak ve batılın gösterge­si olduğundan cennet yolunun feneridir. Yalnızlıkta teselli olur, yabancılıkta dost olur, iyi günde de kötü günde de vefalıdır, düş­manlara karşı koruyucu kalkandır, yabancılara yaklaşma vesilesi­dir, dostlar arasında süstür ve ilim üzerinden Allah'a taat ve tazim edilir. Hayır ancak ilimde sevilir, idrak edilir ve tatbik edilir, çün­kü o tüm amellerin ilk ilkesi ve tüm hayırlı işlerin ilk ilkesidir.* *İsmail R. el-Faruqi, The Cultural Atlas of İslam (London: The Macmillan Co., 1986), s. 313.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
En yeni tasarım kanıtı, fiziğin temel sabitlerine veya kozmik sabitelere vur­gu yapar. Bunlar yer çekimi, ışık hızı, güçlü kuvvet veya zayıf kuvvet, temel parçacıkların basit özellikleri (örneğin, kütle, elektrik yükü ve spin) Planck sa­biti gibi özelliklerdir. Genel nokta, tüm bu sabitlerin, yani kolaylıkla olduk­ larından tamamen daha farklı olabilecek ve nedensel olarak birbiriyle tama­men ilişkisiz değerlerin, eğer yaşam mümkün olacaksa, çok dar bir çizgide gerçekleşen değerler olması gerektiğidir. Eğer onlardan herhangi biri çok az bile değişse idi, yaşam (en azından bildiğimiz gibi olanı) ortaya çıkmazdı.* *İyi ayarlanmışlık örneklerine yer veren pek çok çağdaş felsefeci ve bilim insanı vardır. Bazı iyi kay­naklar şunlardır: John Leslie, "The Prerequisites of Life in Our Universe", içinde G. V. Coyne ve J Zycinski (eds), Newton and the New Direction in Science (Vatican: Citta del Vaticano, 1988); John Bar­row ve Frank Tipler, The Anthropic Cosmological Principle (Oxford: Oxford University Press, 1986); ve William L. Craig, The Teleological Argument and the Anthropic Principle", William L. Craig ve Mark S. McLeod (eds), The Logic of Rational Theism: Exploratory Essays (Lewiston, Maine: The Edwin Mellen Press, 1990), s. 127-53.
"Saati kim yaptı?" sorusu "saatçiyi kim yaptı?" sorusuna bir cevap gerektirmeksizin akıllı bir sa­atçi ile tamamen tatminkar olarak cevaplandırılabilir.
Richard Swinburne / Teleolojil Delil
Teleolojik kanıtın bana daha kuvvetli gelen diğer bir formunu yani dünyanın zamansal düzenine dayalı teleolojik kanıtı konuşmaya başlayalım. Evrenin za­ mansal düzeni, ona bir an düşüncesini vermekten sıkılan insanlara, üstesinden gelinemez bir şekilde çarpıcı bir olgudur. Ardışıklık düzenleri her şeyi kuşatır. Çünkü basit yasalar hemen hemen tüm ardışık olayları yönetir. Fizik, kimya ve biyoloji kitaplarında neredeyse dünyadaki her şeyin nasıl davrandığını öğrene­ biliriz. Onların davranışlarının yasaları, insanların anlayabileceği görece basit formüllerle ve başarılı bir şekilde geleceği tahmin edebilecekleri vasıtalarla gös­terilebilir. Burada dikkat çektiğim evrenin düzenliliği, onların basit, formüle edi­ lebilir, bilimsel yasalara çevrilebilmeye uygun olmasıdır. Evrenin düzenliliği bu bakımdan kendisi hakkındaki en etkileyici gerçektir. Evren halbuki çok doğal olarak kaotik olabilirdi, fakat öyle değildir, -aksine düzenlidir.
Richard Swinburne/ Teleolojik Kanıt / Güzellik Delili
Bununla birlikte birkaç kimse (hayvan ile insan yerleşimlerinin ve onların doğrudan kontrollerine bağlı tezahürleri dışında olarak) evrenimizin bu gü­ zelliğe sahip olduğunu inkar edebilir. Şairler, ressamlar ve normal insanlar, yüzyıllar boyunca galaksilerin (bazen rastlantısal ve bazen düzenli olan) gök­ teki dağılış biçimlerine, gök cisimlerinin düzenli hareketlerine ve yeryüzün­ deki kayalara, denize, dünya üzerinde kesişen rüzgarlara, 'Yüksek geniş se­ maya ve mavi eterli gökyüzüne," "eski ebedi kayalar üzerini" cilalayan suya, çöl ve Arktik atıklarla zıt olan orman ve ılıman iklim bitkilerinin güzelliğine hayranlık duymuşlardır. Kendi duyularına burada bir güzellik bulunduğunu kim inkar edebilir? Eğer canlı ve cansız dünyanın güzelliğine dayalı bir kanı­ ta kendimizi verirsek kanıt kesinlikle iş görür.
Reklam
Richard Swinburne / Teleolojik Kanıt
Zamansal düzen kanıtını yine Aquinas'ın beşinci yolunda da görebilirsin. Şu şekilde ifade edilir: Beşinci yol, doğanın düzenliliği üzerine kuruludur. Eylemlerin bir amaca göre düzenlenmişliği doğa yasalarına boyun eğen tüm cisimlerde hatta onlar farkında olmasalar da gözlenir. Çünkü on­ ların davranışları çok zor değişir ve pratik olarak her zaman iyi­ ye döner. Onlar kendilerinin doğru biçimde bir hedefe yöneldik­ lerini gösterirler ve sadece kaza ile hedefe ulaşamazlar. Bununla birlikte, bilinçli ve anlayışlı bir kimsenin yönetimi altında olanlar dışında, bilinçli olmayan hiçbir şey bir hedefe doğru yönelmez. Örneğin ok, bir ok atıcısını gerektirir. Doğadaki her şey, dolayı­ sıyla, bilinçli bir varlık tarafından kendi hedefine doğru yönlen­ dirilir. İşte buna biz, 'Tanrı' deriz.
Nedim el-Cisr- kendi üstadı H. el-Cisr'i izlemektedir. İkisi de evrim konusuna geleneksel bakış açısından yaklaşmaktadır.- evrimin muhtemel sonuçlarını insanlık için bile geçerli sayacak şekilde, daha ileriye giderek evrim teorisini benimsemektedir. Söze şöyle başlamaktadır: (1) Önemli ve gerekli olan, Tanrı'nın dünya ve onun içindeki bütün türlerin yaratıcısı olduğu inancıdır. Bu inancın ötesinde, Yaratılış ile Evrimin ilkeleri arasında bir fark yoktur. Allah kendi yarattığı ilk maddeden, evrene kendi koyduğu yasalara uygun bir şekilde, evrim süreciyle tüm türleri yarattı. Ardından kutsal metinlerin bu konuda tarafsız kaldığına işaret etmektedir: (2) Şeylerin yaratılışı ve türlerin çeşitliliği konusunda, mütevatir ve meşhur rivayetlere dayanan Hz. Muhammed'in sünnetinden anlaşıldığı kadarıyla, bu metinler yaratılışın ince ayrıntıları veya yaratılışın izlediği süreç hakkında apaçık bir şey söylememektedir. (1) Nedim Cisr, Kıssatü 'l-iman: beynel-felsefe ve'l-ilm ve'l-Kur'an (Beyrut: el-Mektebü'l-İslami, 1969), s.208. (2) Cisr, s.211.
Sayfa 151Kitabı okudu
Nuh Keller, evrimin doğruluğundan şüphe etse de, rasyonel olasılık hakkındaki geleneksel Eşari öğretisi açısından evrimin İslam kelamı ile uyumlu olduğu sonucunu çıkarmaktadır. O, Haşiye ed-Dusuki gibi temel Eşari eserlerinde işlendiği şekliyle rasyonel olasılık kavramını şu şekilde değerlendirmektedir: Allah açısından caiz olan ise, O'nun mümkün olan herhangi bir şeyi yapması ya da yapmamasıdır. Yani, aklın ilkelerinin mümkün gördüğü her şeyin mümkün olması, dolayısıyla varlığının veya yokluğu nun aynı olmasıdır. Özetle bu, akli olarak mümkün görülen herhangi bir şeyi, zorunlu olarak, Tanrı'nın yaratma gücüne sahip olmasıdır. Bu noktadan hareketle, Keller şu sonuca varmaktadır: . . . Allah'ın bir şeyi başka bir şeye dönüştürmesi (insanın kökeni konusu dışında) geleneksel olarak, İslam'ın öğretilerine karşıt olarak görülmemiştir. Gerçekten de günlük beslenme mucizesi bir yaratığın yenilerek başka bir yaratığa dönüşmesi şeklinde işleyen, Allah'ın yaratıklarını rızıklandırması, kendi varlık tabakamız kadar doğal dünyamızın da idaresini düzenleyen besin zincirinde görülebilir. Evrim teorisinde olduğu gibi, eğer biz nedensellik, tedricilik, mutasyon ve adaptasyonu bu imkan ile birleştirecek olursak, bu değişim biçimine yeni bir şey eklemiş olmayız diye düşünüyorum. Çünkü İslami iman biçimi bu türden bir nedensel ilişkiyi inkar etmez, daha çok bu nedenlerin kendi kendine işleyişini inkar etmektedir . . .
Sayfa 151Kitabı okudu
Müslüman zihniyetinde, Tanrı'nın varlığı doğal dünyadaki fenomenler için doğal nedenler bulunamayışına dayanmadığı halde, neden bazı Müslümanlar yaratılışçılığa bu kadar sıkı bir şekilde sarılmaktadır? Bunun cevabı sanırım; farklı Müslümanların batılı etkilere dönük tepkilerinde yatmaktadır. İslam dünyası Batılı değerler ve düşünme biçimlerinin
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
Bir Müslüman, inancından dolayı, Tanrı'nın her şeyi yarattığını kabul edecektir. Bir Müslüman, inançlı biri olarak, yaratılmış alemdeki her şeyin onun eseri olduğunu bilerek bunu gerçek sayar. Doğal dünyayı araştıran bir Müslüman bu bakışı terk etmeyecek ve bilimin işini, Tanrı'nın yarattığı şeylerdeki doğal yapıların ve bağlantıların bir
Sayfa 147Kitabı okudu
İslam ve Biyolojik Evrim - David Solomon Jalajel
Asıl önemli olan ise, Adem' in eşsizliği ve onun özel ve doğrudan yaratılmışlığı inancı Müslümanların, insanlığı daha geniş bir evrimci bakış açısının çerçevesi içinde gören inanca sahip olmasını engellemez. Nasıl ki İsa'nın bir bakireden doğması-biyolojik ve başka anlamda- onu daha az insan yapmıyorsa, Adem'in doğru d an yaratılmış olması onun torunlarını, genetik olarak bir parçası oldukları daha geniş biyolojik insan ailesinin d aha az bir üyesi yapmaz. Şurası gerçek ki, İsa'nın mucizevi doğumunun onun tarihsel kökeni konusunda doğrudan bazı sonuçları olmuştur. -O herhangi bir insan ailesine nispet edilmemiş, "Meryem' in oğlu" olarak çağrılmıştır. - Fakat onun daha geniş insan ailesinin üyesi oluşu asla tartışılmamıştır.
Sayfa 144Kitabı okudu
Evrimi sürekli rayından çıkaran bilim putcuları yüzünden!
Peki, özünde basitlik olan doğal seçilim mekanizmasıyla ilgili niçin çok sayıda tartışma vardır? 20. Yüzyılın önde gelen evrimci biyologlarından E . Mayr şunu sormaktan kendini alamıyor: "Darwin'in en orijinal ve en önemli yeni kavramı, doğal seçilimdir. Neden sadece filozoflar değil, biyologlar bile bu kurama bu kadar uzun süre düşman
Bugünkü yaygın kanı, evrimin kelimenin olağan anlamıyla bir teori olmaktan öte, bir bilim, olguların bilimi olduğu yönünde. Bu anlamda tartışmaların asıl yoğunlaştığı yer ise, evrimleşme sürecini yönlendiren temel mekanizmaların nasıl işlediği ile ilgilidir. Bu mekanizmaların en başında "doğal seçilim" gelmektedir. Doğal seçilim aslında oldukça basit mantığa yaslıdır: Organizmalar hayatta kalabilecek olandan daha fazla yavru yapar. Ve, ortalama olarak, çevre koşullarına en uygun yönde değişiklik gösteren yavrular hayatta kalır, ürer. Sonuçta, yararlı değişiklikler doğal seçilim yoluyla topluluklarda birikir.
Günümüzde, genetik biliminin kat ettiği yol ve özellikle DNA'nın keşfi evrim tartışmalarına farklı bir boyut katmıştır. Bu süreçteki gelişmeler, Thomas Henry Huxley (1 825-1895)'in torunu olan, Julian Huxley (1887-1975)'in, 1942'de yayımladığı kitabı, Evolution: The Modern Synthesis, sonrasında modern sentez veya yen i-Darwincilik ( neo-Darwinizm) adıyla anılır. Modern sentezin ana katkısı, Darwin'in evrim kuramı ile Mendel'in kalıtım kuramını modern moleküler biyoloji ve matematiksel popülasyon genetiği ışığında birleştirmesidir.1 953'de, James Watson ve Francis Crick, DNA molekülünün yapısını keşfettiler ve topluluk genetiğinde varsayılan genlerle özdeşleştirdiler.
260 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.