Sorma..Patlıyorum..Burası zaten yaşanabilecek bir yer mi? Allahın kırı...her zaman insan boğuluyor...Herkes böyle birer köşede eziliyor...Kendimi bostan kuyusunda zannediyorum.
“Ah bu çöl”Şimdi farzet ki Boğaziçi'nde,yahut mesela adalardayız.Deniz yok mu?En sıcak havalarda bile insana can verir.Serin,Mai,Latif.Halbuki burası duman, duman Külhan gibi.Sonra manzaranın mahdudiyeti,yek renkliliği...
Burada kapanmak fena ediyor,bir kere havasızlık..sıkıntı.Biz papaz değiliz ki bu manastırda yaşayalım..Hayat,kalabalık içinde olur.Kalabalık içinde yalnız yaşamak,kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak,işte zevk budur.
Keşke o da bir çocuk gibi hayatı,yalın,renkli,masum gözlerle görseydi...Hayat onu kolları arasına alıp tırnaklarıyla,dişleriyle paralayarak bu duruma getirmemiş olsaydı...
Eğer bütün ıztırablarım bir ses bulsaydı,hiç şüphe yok ki bu kadar vahşi,bu kadar medrüm-giriz¹,bu kadar bedbaht² olur,ve ancak bu kadar me'yus ve muzlim³ olurdu.
¹insanlardan kaçan
²mutsuz
³umutsuz ve karanlık
Yeniden o yara,o küçük yara feryad etti.Ah,niçin ona yetmiyordu?Niçin ona her şeyi unutturamıyordu?Erkek kalbinin,kadınların kalbinden daha çok isteklerle dolu olması bir haksızlık değil mi idi?