Sosyalizmin eninde sonunda ütopyacıların evladı olduğunu unutmayalım. Ama hatalı bir fikir üzerine, insanın sınırsız mükemmelleştirilebilirliği fikri üzerine kurulurlar.
Ne tuhatır ki Rumen halkı dünyanın en kaderci halkıdır. Gençken bu beni öfkelendiriyordu - dünyayı açıklamak için kader ve alınyazısı gibi şaibeli metafizik kavramlardan medet umulması. Yani anlayacağınız, yaşlandıkça kendimi kökenime daha yakın hissediyorum. Artık bugün kendimi Avrupalı, Batılı hissetmem gerekirdi; ama durum hiç de öyle değil. Epey ülke gördüğüm ve epey kitap okuduğum bir ömrün sonunda, Rumen köylüsünün haklı olduğu sonucuna vardım. O hiçbir şeye inanmayan; insanın mahvolmuş olduğunu, yapacak bir şey kalmadığını düşünen ve kendini tarih tarafından ezilmiş hisseden köylünün... O kurbanlık ideolojisi, bugün benim de anlayışım oldu, tarih felsefem oldu. Gerçekten, bütün entelektüel birikimim hiçbir işe yaramadı!
Çocukluğunuz mutlu mu geçti?
Bu çok önemli. Benimki kadar mutlu bir çocukluk daha görmedim. Karpatlar'ın yakınında, tarlalarda ve dağlarda serbestçe oynayarak yaşıyordum; ne bir mecburiyet ne bir ödev. Olağanüstü şekilde mutlu bir çocukluk oldu bu. Daha sonra insanlarla konuşurken, buna eşdeğer hiçbir şey bulamadım. Bu köyden hiç ayrılmamış olmayı isterdim; annemlerin beni şehirdeki liseye götürmek için bir arabaya bindirdikleri o günü unutamıyorum. Rüyamın sonu oldu bu, dünyamın mahvolması.
Hangi geleneksel çehrede kendinizi bulursunuz?
En yakını yine Buda çehresi olurdu. O, hakiki meseleyi anladı. Ama işin ucuna onun tarzında varamayacak kadar fevri bir insanım. Bildiğimle hissettiğim arasında daima bir çatışma olacak.