Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler

Fahreddin Paşa'nın Medine Müdafaası

Feridun Kandemir

Fahreddin Paşa'nın Medine Müdafaası Gönderileri

Fahreddin Paşa'nın Medine Müdafaası kitaplarını, Fahreddin Paşa'nın Medine Müdafaası sözleri ve alıntılarını, Fahreddin Paşa'nın Medine Müdafaası yazarlarını, Fahreddin Paşa'nın Medine Müdafaası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Paşam, siz Medine’de ta oralarda şimdi belki hiç kimsenin başlarında Fatiha bile okumayı hatırına getirmediği bir Türk şehitliği bıraktınız. Ah, gücümüz yetse de bir Hac’ca gidebilsek, elbette o şehit evlatlarımızı da ziyaret boynumuzun borcudur..."
"..Ah o İngilizler ah... Her tarafta yağmur gibi akıttıkları altınlarıyla, Araplarda ne din, ne de iman bırakmışlardır.”
Reklam
Ne tuhaf dünya... İşte bazen böyle, namerde de yar oluyor... Ama, günü gününe uymadığı da malûm...
“Kahramanlık, vazifenin bitip, ölümün göze alınarak çalışmaya devam edildiği yerde başlar”
"..Fahri Paşa askerlerini, Ravza-i Mutahharada merkadın içine götürür, beraberce Hizmet-i Nebeviyye’yi (Hazret-i Peygamber’in mübarek merkadlerinde gereken hizmetleri) yaparlar. Sonra hepsini birer birer alınlarından öperek siperlerine yerleştirir"
Ölüm haktır. Korku ile köyünde bin defa ölmekten, mertçe uğraşıp Allah’ın takdiri anında ölmek yeğdir.
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu, Filistin’i, Lübnan’ı, Suriye’yi hatta Irak’ı ve bütün Arabistan’ı fiilen kaybet-mişti. Artık Bağdat, Basra, Şam, Beyrut, Musul, Kudüs, Yafa, Hayfa, hatta Halep gitmişti. Koca Hicaz kıtasında yalnız Medine’de yine Türk sancağı dalgalanıyordu. Bir Medine yiğitçe dayanıyordu.
Ey hıyanetten daha zalim olan merhamet
"O zaman öğrendim ki, esaret esnasında bizden gördüğü insanca muameleden, son derece duygulanmış olan bu adam, tepeden tırnağa Türk dostu olmuştu. O kadar ki, Londra’da İngiliz-Türk Dostluk Kulübü’nün kurucularından bulunuyordu.”
Şu iyi bilinmelidir ki, Arabistan’da altın ve dinamitle yapılmayacak şey yoktur. İngilizler işte böylece, asilere yardım namına akla gelebilecek her şeyi bol keseden yağdırıp durdukları halde, Hicaz’da yalnız (bir damla İngiliz kanı akıtmamaya) son derece dikkat etmişlerdir. Bu noktada sonuna kadar inatla Hicaz çöllerinde bütün işlerini yalnız para, silah, dinamit ve erzak vererek başkalarının canları ve kanlarıyla görmüşlerdir. Onlarca bu yolda gidiş bir medeniyet davasıydı!
Lâkin bu isyanın sebebi neydi? Araplar istiklâl mi istiyorlardı? Hayır, Araplar bütün bu harp boyunca Türklerle omuz omuza Çanakkale’den itibaren her cephede savaştılar. Hattâ İstiklâl Savaşı’mızda Aydın Cephesi’nde, Mehmetçiklerle yanyana Yunanlılarla bo-ğuşarak, canlarını veren Araplar vardı. Ve ilk Cihan Harbi’nde, Araplar’la meskûn hiç bir yerde, ne Irak, ne Suriye, ne Lübnan, ne Yemen, ne Filistin’de Türklere is-yan eden tek bir Arap görülmedi. İsyan eden, sadece Mekke Emiri Şerif Hüseyin Paşa idi. Bu paşa, bütün Arapları hükmü altına alıp kral, hat-ta imparator olmak sevdasındaydı. İngilizler, onun bu ihtirasından faydalanarak, Türklere karşı ayaklandığı takdirde kendisine ne lâzımsa, para, silâh, cephane, erzak vererek yardım etmeği ve belirli bir sınır içinde müstakil bir Arabistan kurmayı vadetmişlerdi.
Reklam
Şerif Hüseyin’in bu isyanda kullandığı Araplar’da, Hicaz çöllerinde öteden beri göçebe hayatı yaşayan ve gazve (talan) ile geçinen son derece cahil, dünyadan habersiz fakir fukara bedeviler, yani (Urban)dı. Mekke, Tâif, Cidde gibi şehir ve kasabalardaki Araplar, isyana katılmadıkları gibi Şerif Hüseyin de bunlardan asker almak teşebbüsünde dahi bulunmamıştı.
576 öğeden 346 ile 360 arasındakiler gösteriliyor.