Merhabalar ben sedovski! 1k ailesine yeni katıldım ve ta ta ta tam! İlk incelememle karşınızdayım. Acaba hangi kitaptan başlasam diye düşünüp hafızamın en derinlerine indim. 1998 yılı. Okuma yazmayı yeni yeni öğrenmişiz ve her hafta sınıfın kitaplığından bir kitap veriyor kütüphane kolu başkanı okumamız gelişsin diye. Ve ben ilk okuma kitabımla karşı karşıyayım; Falaka/ Ömer Seyfettin. Kitapla ilgili spoiler vermeyeceğim ama hala kitabı okurken o 7 yaş halim geliyor gözümün önüne. O falakanın her kurulduğunda sanki kendi ayaklarımın altına vuruluşunu hissetmem geliyor önce. Sonrasında düşünüyorum o kitabı o yaşta okumam çok mu elzemdi diye. Ha bu kitabı okuyup kitap okumaktan iyi ki vazgeçmemişim diye düşündüğümde oluyor tabi ama Osmanlı’da eğitimde sık sık kullanılan bu sözde terbiye etme işlemininde çok etkili olmadığını gösteriyor kitap bize bir yerde diyorum ve bir alıntıyla sizi baş başa bırakıyorum;
“Beş dakika sonra kalfa geldi. Korkunç bir sahne başladı. Sopayı biri bırakıp biri alıyordu. Nöbetleşe falaka tutuyorduk. Hepimizi sıra dayağına çektiler. Bu günden sonra Hoca Efendi esneme ile hapşırmayı en büyük kabahat sayıyordu. Hele hapşırmak...Kazara, kendiliğinden hapşıranı, "Benimle eğleniyor musunuz?" diye yere yıkıyor, bayıltıncaya kadar dövüyordu. Aksi gibi, benim hiç durmadan esneyeceğim geliyor, hapşırmak istiyordum. Birkaç defa bunun için dayak yedim. Hoca Efendi dayağı bitirince bütün kuvvetiyle rahlesine vuruyor:
"Kim hapşırırsa, şart olsun ki öldürünceye kadar döveceğim! diye haykırıyordu.
"Şart olsun, kim hapşırırsa..."