Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Faslu'l-Makâl (Felsefe-Din İlişkisi)

İbn Rüşd

Faslu'l-Makâl (Felsefe-Din İlişkisi) Gönderileri

Faslu'l-Makâl (Felsefe-Din İlişkisi) kitaplarını, Faslu'l-Makâl (Felsefe-Din İlişkisi) sözleri ve alıntılarını, Faslu'l-Makâl (Felsefe-Din İlişkisi) yazarlarını, Faslu'l-Makâl (Felsefe-Din İlişkisi) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Dostun verdiği eziyet düşmanın verdiği eziyetten daha acıdır."
Reklam
Dosttan gelen eziyet, düşmandan gelen eziyetten daha ağırdır.
Sayfa 115 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Fıkıhçının yanında sadece zannî kıyâs vardır, ârif kişinin yanında ise yakînî kıyâs vardır.
Sayfa 76 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Nice fıkıhçı vardır ki; fıkıh onun takvâsının azalmasına ve dünyaya dalmasına sebep olmuştur. Şu halde ilmî fazîleti gerektiren san'ata ârız olan şeylerin, amelî fazîleti gerektiren san'ata da ârız olması uzak görülemez.
Sayfa 74 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hatta biz deriz ki: Halkın aşağılık takımından bir kısmının bu konulara (felsefe) bakması nedeniyle sapıttıklarının zannedilmesinden dolayı, bazı kimselerin hikmet kitaplarına bakmayı yasaklamaları; bir topluluğun su içerken suyun boğazında kalıp ölmesi nedeniyle susamış kimseyi tatlı ve soğuk suyu içmekten alıkoyan kimsenin tutumu gibidir. Çünkü su içerken suyun boğazda kalmasından dolayı ölmek ârızî bir hâldir, susuzluktan ölmek ise zâtî ve zarûrî bir hâldir.
Sayfa 73 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
İbn Rüşd, her ne kadar greklerin felsefî konulardaki başarılarını kabul etmekte ise de onlara körü körüne teslim olmaya karşı çıkmakta, onların bütün görüşlerinin İslam'a uygunluğunu da savunmamaktadır.
Sayfa 34 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Kindî'ye göre felsefe: “İnsanın tâkatı ölçüsünde eşyayı hakîkatlarıyla bilmektir.” Şu halde filozofun amacı, nazarî olarak hakîkatı bulmak, pratik olarak da bulduğu bu hakîkatı yaşamaktır. Felsefe hakkın bilgisi olduğu gibi, din de hakkın bilgisidir. O halde din ile felsefe arasında çatışma söz konusu olamaz. Öyleyse hakkı bilmekten ibâret olan felsefeyi reddedenler, hakkı reddetmiş olurlar ve küfre giderler.
Sayfa 28 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Ebu'l-Hüzeyl el-Allâf aklın; kişinin kendisi ile başka şeyleri “ayırt etmesini sağlayan zorunlu bilgi vasıtası” olduğunu, Mu'tezilî düşünür Câhız akılla ölçülemeyen hiçbir bilginin kesinlik ifade etmeyeceğini bildirmiş. Nazzâm, akıllı bir insanın şerîattan önce düşünerek Allah'ın varlığını bulması gerektiğini bildirirken; Allâf, gerek Allah'ın ve gerekse onu tanımaya yarayan bilgilerin, zorunlu olarak akılla bilineceğini iddiâ etmiştir. Mu'tezile'nin ünlü düşünürü Kâdî Abdü'l-Cebbâr ise Allah'ı bilmenin, zorunlu ve apaçık bir gerçek olmak yerine aklî istidlâl sonucu olması gerektiğini söyler. Hâris el-Muhâsibî: “Her zahidin zühdü, bilgisi ölçüsündedir.” diyerek ilim ve akıl temeline dayanan bir imân üçgeni çizmeye çalışıyordu. Böylece aklı yeni bjr kontekst ile ele alan Muhâsibî, ne fukahâ gibi sünnet dışı görüşlerin kaynağı olduğu gerekçesiyle reddediyor, ne de başta Mu'tezile olmak üzere kelâmcılar gibi aklı her şeyin ölçüsü haline getiriyordu.
Sayfa 24 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
143 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.